53 yaşında ikiz bebek dünyaya getirdi
Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde 53 yaşındaki bir kadın ikiz bebek dünyaya getirdi
Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde 53 yaşındaki bir kadın ikiz bebek dünyaya getirdi
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi (SCÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Ömer Tamer Doğan, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığıyla ilgili aşı çalışmaların İsveç’te devam ettiğini belirterek, “İsveç’te aşının Faz-1 çalışmaları devam ediyor. Faz-2 çalışmalarına geçildiğinde bu çalışmalar Sivas’ta da yapılacak. Faz-2 çalışmalarından sonra aşının devreye girmesini bekliyoruz” dedi
İnsan ömrünün uzaması ve yaşlı nüfusun artışıyla halk dilinde ‘bunama’ olarak bilinen demans hastalığında dikkat çekici bir artış oldu. Uzmanlara göre, 55 yaş sonrası her 10 kişiden 4’ü, ilerleyen yaşlarında…Devamı için tıklayınız
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şirin Seçkin, “Küresel ısınma sebebiyle sıcak çarpması kaynaklı acile başvuran hasta sayısı en az iki katına çıktı. Bebekler, çocuklar ve yaşlılar risk grubunda yer alıyor” dedi
Dil becerilerinde yavaş ve ilerleyici bozulmayla ortaya çıkıyor!
Birincil ilerleyen dil kaybı olarak da bilinen Primer Progresif Afazi’nin (PPA), yavaş ilerleyen ve genellikle konuşma ve dil becerilerini etkileyen nadir bir nörolojik hastalık olduğunu dile getirenProf. Dr. Sultan Tarlacı, “Bu durum,Alzheimerhastalığı gibi diğer demans türlerinden farklı olarak, başlangıçta sadece dil işlevlerini etkiler ve zamanla diğer bilişsel alanlara yayılmadan önce konuşma ve dilde kelime kayıpları ile belirgin bozulmalara yol açar” dedi. PPA’nın en belirgin özelliğinin, dil becerilerinde yavaş ve ilerleyici bir bozulma olduğunu aktaran Tarlacı, bu bozulmaların, genellikle dil üretiminde veya anlama becerilerinde ortaya çıktığını ifade etti.
PPA, psikiyatrik konuşma bozukluğu ile karıştırılabiliyor!
Karşılaşılan vakaların birçoğunun psikiyatrik konuşma bozukluğu zannedildiğini ve hastaların psikolojik nedenlerle konuşmak istemediğinin düşünüldüğünü kaydedenProf. Dr. Sultan Tarlacı, “Bu şekilde karşılaştığımız vakalar var; 10 yıl boyunca psikolojik konuşma bozukluğu zannedildiği için o şekilde takip edilmiş. Genelde konuşma kaybı, kelime kaybı ve anlama kaybı olunca içe çekilme ile psikolojik sanılıyor. PPA başlangıçta yalnızca dil işlevlerini etkilerken, hastalığın ilerleyen aşamalarında diğer bilişsel işlevlerde de bozulmalar görülebilir. Bu, hasta kişilerin daha genel bilişsel işlevlerde de sorun yaşamaya başlaması anlamına gelebilir” şeklinde konuştu.
Erkeklerde kadınlardan iki kat daha fazla görülüyor!
PPA’nın ilk olarak 1982 yılında, dünyanın en iyi sinirbilmcilerinden biri olan Türk asıllı Marsel Mesulam tarafından tanımlandığını ifade edenProf. Dr. Sultan Tarlacı, şunları söyledi: “Marsel, PPA’yı demansın eşlik etmediği dil yetisi kaybı (afazi) olarak tanımladı. Ortalama olarak, dil kaybının ilk semptomların ortaya çıkmasından yaklaşık beş yıl sonra, PPA belleği ve diğer bilişsel fonksiyonları ve ayrıca davranışı etkilemeye başlar. Erkeklerde kadınlardan iki kat daha fazla görülür. PPA’lı insanlar genellikle karmaşık işler yapabilir ancak konuşma veya dil konusunda zorluk çekebilirler. Hastalık ilerledikçe, yazılı veya sözlü kelimeleri konuşma ve anlama zorlaşır.”
Empati, sabır ve duygusal destek önemli!
Primer Progressif Afazi’yi fark edebilmek için hastaya ve yakın çevresine önerilerde bulunanProf. Dr. Sultan Tarlacı, “Hastanın konuşurken kelimeleri bulmakta zorlanıp zorlanmadığını veya sık sık duraksayıp duraksamadığını gözlemleyin” dedi. Kelimelerin veya cümlelerin anlamını anlamakta zorluk yaşanıyorsa, hastanın kelime seçimlerinde veya ifadelerinde belirsizlikler olabileceğine vurgu yapan Tarlacı, “Cümle yapısında bozulmalar, gramer hataları veya eksik cümleler fark ediliyorsa, bu PPA’nın bir işareti olabilir. Hastanın sosyal etkileşimlerde veya günlük konuşmalarda zorluk yaşayıp yaşamadığı, davranışlarında veya ruh halindeki değişiklikler gözlemlenmeli. PPA hastaları genellikle iletişim zorluklarından dolayı frustrasyon veya sosyal çekilme yaşayabilirler. Hastanın yaşadığı zorluklar karşısında empati ve sabır göstermek önemlidir. Dil bozuklukları kişisel ve duygusal bir etki yaratabilir, bu nedenle duygusal destek sağlamak büyük önem taşır” açıklamasını yaptı. PPA’nın tanısı ve yönetimi için bir nörolog veya konuşma terapisti ile görüşmenin önemli olduğunu da sözlerine ekleyen Tarlacı, uzmanların, hastanın belirtilerini değerlendirerek, hikayesi, beyin görüntüleme testleri ve dil testleri ile genelde rahatlıkla tanı koyabileceklerini söyledi.
TMU, PPA için bir tedavi yöntemi olarak değerlendiriliyor…
Primer progresif afazi (PPA) gibi dil ve konuşma bozukluklarında tedavi ve yönetim stratejilerinin etkinliğinin, hastalığın ilerlemesini yavaşlatabileceğine ve hastanın yaşam kalitesini artırabileceğine dikkat çekenProf. Dr. Sultan Tarlacı, “Bu bağlamda, Transkraniyal Manyetik Uyarım (TMU), PPA’da uygulanabilecek bir tedavi yöntemi olarak değerlendirilmektedir” dedi. TMU’nun, beyin bölgelerine manyetik alanlar uygulayarak sinir hücrelerinin aktivitesini modüle etmeyi amaçlayan non-invaziv bir nöromodülasyon yöntemi olduğunu dile getiren Tarlacı, sözlerini şöyle tamamladı: “Uygulama sırasında, kafa derisine yerleştirilen bir bobin aracılığıyla beynin belirli bölgelerine kısa süreli manyetik darbeler gönderilir. Bu manyetik darbeler, beyin hücrelerinin elektriksel aktivitesini etkileyebilir. TMU, beynin plastisite yeteneğini artırarak dil işleme ve konuşma becerilerinin iyileşmesine yardımcı olabilir. Beyindeki bozulmuş dil bölgelerinin işlevini destekleyerek, dil becerilerinde iyileşme sağlayabilir. TMU, genel bilişsel işlevleri desteklemeye ve potansiyel olarak diğer bilişsel bozuklukların etkilerini hafifletmeye yardımcı olabilir. Bu, dil becerileri ile ilgili kognitif süreçlerin iyileşmesine katkıda bulunabilir. TMU, bazı hastalarda duygusal ve psikolojik durumların iyileşmesine yardımcı olabilir. Dil bozuklukları ile ilişkilendirilen frustrasyon ve stresin azaltılmasına katkıda bulunabilir.”
Betül Topaklı / Milliyet.com.tr –Uzun, iri ve gösterişli yapraklarıyla neredeyse her evde bulunan difenbahya diğer adıyla ‘ağlayan çiçek’, bu sefer sadece kendi ağlamadı Bursa’da yaşayan bir kadını da ağlattı. “Evinizde bu çiçek varsa derhal çöpe atın çünkü 2 gün önce bu çiçek yüzünden zehirlendim” diyen dijital içerik üreticisi Meryem Can adlı talihsiz kadın, yaşadığı olayı sosyal medya hesabından şöyle anlattı:
ADINI KRALİYET BAHÇIVANINDAN ALDI
Difenbahya, kolay ve pratik bakımıyla iyi bir dekorasyon çiçeği olsa da zehirlenmelere neden olabiliyor. Peki zehirli olduğu için bu bitkiye evdeki yeşil tehlike diyebilir miyiz? Difenbahyanın evlerde süs bitkisi olarak kullanıldığını söyleyen Farmasötik Toksikoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Aydın, “Bitki, 1830’larda Viyana’daki Schönbrunn Kraliyet Sarayı Bahçeleri’nin baş bahçıvanı ve daha sonra yöneticisi olan Herr Joseph Dieffenbach’ın adını almıştır. Dieffenbach’ın difenbahyayı 1830 yılı civarında Brezilya’dan Avusturya’ya getirdiği söyleniyor. 40 santimetreye kadar uzunluğa ulaşabilen belirgin, kürek şeklindeki yaprakları için yetiştirilir. Sapları güçlü ve kalındır. Doğada 2-3 metre yüksekliğe ulaşabilir ancak yetiştirilirken genellikle çok daha kısadırlar. Çünkü çok uzarlarsa devrilme eğiliminde olurlar” dedi.
‘BİTKİNİN ÖZSUYU ZEHİRLİ’
İstenmeyen etkileri nedeniyle bitkinin evde bakımının dikkat gerektirdiğine değinen Prof. Dr. Ahmet Aydın, “Difenbahyaların özsuyu kalsiyum oksalat içerir ve zehirlidir. Sonuç olarak, özellikle özsuyu ağza ve gözlere kaçırmamak için difenbahya bitkileriyle uğraşırken çok özen gösterilmeli. Özellikle çocuklu ailelerin bu konuda çok dikkat etmesi gerekiyor. Zira çocuklar buldukları bir bitki parçasını ağızlarına götürebilirler ve bu durum zehirlenmelerine neden olabilir” uyarısında bulundu.
KÖLELERİ CEZALANDIRMAK İÇİN KULLANILDI
Amazonlarda yerli halkın bitkinin özsuyunu, oklarını zehirlemek ve kölelere cezalandırmak için kullandığını anlatan Prof. Dr. Ahmet Aydın, “Difenbahyanın özsuyunun neden olduğu etkilerden ilki boğazın şişmesi ve bunun sonucunda da konuşamamadır. Dolayısıyla yaygın adı ‘dilsiz baston’dur. Çok ağrılı şiş bir ağza ve aşırı tükürüğe neden olur. Zehirlenme belirtileri, temas ettiği bölgede iritasyona neden olmasıyla ortaya çıkar. Böyle bir durumla karşılaşıldığında en yakın sağlık kuruluşuna gidene kadar buz kompres gibi soğuk uygulama faydalı olur. Ancak soğuk kompres uygulaması esansında aşırı soğuk nedeniyle dokuların zarar görmemesine dikkat edilmeli” diye konuştu.
‘GEREKLİ TEDBİRLERİ ALIN’
Evde difenbahya bulunduran herkesin dikkatli olması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Ahmet Aydın, sözlerini şöyle noktaladı:
“Bitkinin zehirlenmeye neden olabileceği akılda tutulmalı, özellikle küçük çocukların bu bitkiyle temas etmemesi için gerekli tedbirleri alınmalı. Bitkinin yapraklarının veya gövdesinin kırılması durumunda açığa çıkan bitki özsuyunun özellikle ağza, gözlere, burna ve cilde temasından kaçınılmalı.”
Dünya çapında 65 yaş üzeri yıllık yaklaşık yüzde 10 oranında görülen kalp kapak hastalıkları yaşlanan nüfusla birlikte önemi artan sorunlardan biri. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Selim İsbir, yaşla birlikte önemi olan kalp hastalıklarının zamanında tanı ve uygun tedavi edilmediği, hayati risk oluşturulabileceğine dikkat çekti