Hastane malzemelerini yiyen yeni bir bakteri türü keşfedildi
Yeni bir araştırma, hastanelerde kullanılan biyolojik olarak parçalanabilen plastikleri besin kaynağı olarak kullanan yeni bir bakteri türünü ortaya çıkardı
Yeni bir araştırma, hastanelerde kullanılan biyolojik olarak parçalanabilen plastikleri besin kaynağı olarak kullanan yeni bir bakteri türünü ortaya çıkardı
“Sürekli yorgun ve bitkin hissediyorum”, “Sabahları yataktan kalkmakta zorlanıyorum”, “Kendimi bir türlü ısıtamıyorum, sürekli üşüyorum”, “Su içsem kilo alıyorum”… Bu ve benzeri şikayetler Hashimoto (Haşimato) hastalığının belirtileri olabilir. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Zeynep Ece Demirbaş, Hashimoto’nun öne çıkan 10 belirtisini sıraladı.
Yeni bir araştırma, egzersizin kanserin tekrarlamasını önlemede ‘ilaçlardan daha etkili’ olabileceğini gösterdi
Sağlık Bakanlığı, Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nin (MHRS) hiçbir ayrım gözetmeksizin hizmet verdiğini, kadın hastalıkları ve doğum polikliniklerine randevu alımında medeni duruma bağlı herhangi bir kısıtlamanın söz konusu olmadığını bildirildi
Balık, yüksek kaliteli protein içermektedir. Ancak balık tüketemeyen bireyler için alternatifler mevcuttur. Tavuk, hindi, yumurta, süt ve süt ürünleri gibi hayvansal kaynaklar ile birlikte mercimek, nohut, kuru fasulye, bezelye, soya ürünleri ve tam tahıllar da yeterli proteini sağlayabilir. Özellikle yumurta ve süt ürünleri, balık proteinine yakın biyoyararlanım sağlar. Bitkisel kaynaklı omega-3’ler, alfa-linolenik asit (ALA) formundadır. Ceviz, keten tohumu, chia tohumu, semizotu, kenevir tohumu ve kanola yağı ALA yönünden zengindir. Ayrıca mikroalglerden elde edilen takviyeler, doğrudan EPA ve DHA içerdiğinden balıktaki omega-3’e alternatif olarak düşünülebilir.
Balık alerjisi olan bireyler nasıl dengeli beslenebilir?
Balık alerjisi çocuklukta başlayabileceği gibi, erişkinlikte de gelişebilir ve genellikle yaşam boyu sürebilir. Bu durumda, bireylerin balığın sağladığı temel besin öğelerini başka kaynaklardan karşılaması, dengeli bir diyet sürdürebilmesi ve çapraz temaslardan korunması son derece önemlidir. Balık alerjisi olan bireyler için protein, sağlıklı yağlar, vitamin ve mineraller açısından zengin, dengeli bir beslenme planı oluşturulması önemlidir. Protein için yumurta, süt ürünleri ve baklagiller; omega-3 için bitkisel kaynaklar ve mikroalg takviyeleri; D vitamini için yumurta sarısı, güçlendirilmiş süt ürünleri ve güneş ışığı; iyot içinse iyotlu tuz önerilir. Diyet, bireyin yaşına, cinsiyetine ve sağlık durumuna göre kişiselleştirilmelidir.
Balık yağı takviyelerine dikkat!
Balık alerjisi olan bireylerin balık yağı içeren takviyelerden kaçınması gerekir. Balık yağı takviyeleri, ciddi alerjik reaksiyonlara yol açabilir. Ürün etiketlerinde “fish oil”, “marine oil”, “omega-3 from fish”, “cod liver oil” gibi ibarelere dikkat edilmeli, ambalaj üzerindeki alerjen uyarıları kontrol edilmelidir. Çocuklarda büyüme ve gelişme desteklenmeli; protein, D vitamini, omega-3, çinko ve iyot eksiklikleri önlenmelidir. Yumurtanın diyet içinde yeri önemlidir. Ayrıca süt ürünleri, kuru baklagiller, tahıllar ve ceviz gibi yağlı tohumlar uygun şekilde diyete entegre edilmelidir. Gerekli durumlarda D vitamini ve omega-3 takviyesi düşünülebilir; doktor ve diyetisyen kontrolünde verilmelidir.
Dışarıda yemek yerken çapraz temas riski göz ardı edilmemeli
Menülerde balık içerip içermediği net olmayan ürünler mutlaka sorgulanmalıdır. Özellikle Asya mutfağında kullanılan balık sosu, hamsi içeren salata sosları, bazı çorbalar ve kızartma yağlarında daha önce balık pişirilmiş olabilir. Bu nedenle “Balık alerjim var, kesinlikle tüketmemem gerekiyor” uyarısı net bir şekilde yapılmalı; çapraz kontaminasyon riski sorulmalıdır. Balık alerjisi genellikle kabuklu deniz ürünlerine karşı da duyarlılık gösterebilir, bu nedenle deniz ürünleri tamamen diyet dışı bırakılabilir. Bitkisel protein alternatifleri olarak mercimek, nohut, kuru fasulye, soya, kinoa, tofu, tempeh, ceviz, chia ve keten tohumu gibi kaynaklar önerilir.
Bağışıklığı destekleyen beslenme planı
Bağışıklık sistemi için antioksidanlardan zengin, yeterli protein ve omega-3 içeren bir beslenme planı önerilir. C vitamini (narenciye, kivi, biber), E vitamini (badem, ay çekirdeği), A vitamini (havuç, ıspanak), çinko (kabak çekirdeği, kırmızı et), selenyum (yumurta, tam tahıllar) ve probiyotik kaynakları (yoğurt, kefir) diyette yer almalıdır. Bitkisel omega-3’ler (ALA), vücutta EPA ve DHA’ya düşük oranda dönüşür (yaklaşık %5-10). Bu nedenle, özellikle çocuklar, gebeler ve kalp hastalığı riski taşıyan bireylerde mikroalg kaynaklı EPA-DHA takviyesi düşünülebilir. Takviye gereksinimi bireysel değerlendirme ile belirlenmelidir.
Balık alerjisi olanların beslenmede yer alması gereken besinler
Balık alerjisi olan bireylerin günlük menüsünde mutlaka yer alması gereken temel besin grupları şunlardır:
-Protein:Yumurta, süt ürünleri, baklagiller
-Yağlar:Zeytinyağı, ceviz, chia, keten tohumu
-Tam tahıllar:Bulgur, esmer pirinç, yulaf
-Meyve-sebze:Renkli sebzeler, turunçgiller, yeşil yapraklılar
-Takviye gerekirse:D vitamini, omega-3 (mikroalg bazlı), iyot
Menü bireyselleştirilmeli ve gıda çeşitliliği sağlanmalıdır.
Hitit Üniversitesi’nde farklı uzmanlık alanlarından akademisyenler, öksürük sesinden 6 hastalığın yanı sıra sağlıklı öksürüğü de teşhis edebilen yapay zeka destekli yazılım geliştirdi
Sorunlar modern tıpla çözülebilir
Kadınların bedenlerine dair duyduğu endişeler, toplumda uzun yıllardır konuşulmayan bir tabu olmuştur. Ancak, Kadın Doğum Uzmanı Dr. Mehmet Bekir Şen, doğum sonrası yaşanan fiziksel değişimlerin ve jinekolojik şikayetlerin utanılacak bir şey olmadığını ve bu sorunların modern tıp ile çözülmesi gerektiğini vurguluyor. Dr. Şen, kadınların bu konularda daha fazla konuşmalarının, hem fiziksel hem de duygusal sağlıkları için kritik bir adım olduğunu belirterek, toplumda farkındalık yaratmak adına önemli bir çağrıda bulunuyor.
‘Kadınlar bedenleriyle barışmak için utanmamalı, susmamalı’
Bugün hâlâ birçok kadın, aynaya baktığında kendini eksik hissediyor ve vücutsal değişiklikleriyle barışmakta zorlanıyor. Ne yazık ki, özellikle doğum sonrası yaşanan bazı fiziksel değişiklikler ve jinekolojik şikayetler, kadınlar tarafından utanç verici olarak görülüyor ve tedavi edilmeden geride bırakılıyor. Kadın Doğum Uzmanı Dr. Mehmet Bekir Şen, bu sorunların konuşulması gerektiğinin altını çiziyor: “Kadınlar bedenleriyle barışmak için utanmamalı, susmamalı. Doğum sonrası oluşan deformasyonlar ve rahatsızlıklar, kader değildir. Modern tıp, bu sorunlara birçok güvenli ve etkili çözüm sunmaktadır.”
Yaşanılanlar tedavi edilebilir durumlar
Dr. Şen, doğum sonrası vajinal gevşeme, idrar kaçırma, estetik deformasyonlar ve cinsel hazzın azalması gibi sorunların, pek çok kadının yaşadığı ve tedavi edilebilir durumlar olduğuna dikkat çekiyor. Ancak, utanç duygusu nedeniyle bu problemler dile getirilmediği için, tedavi şansı kaçıyor. “Vajinoplasti, labioplasti, lazerle vajinal yenileme, idrar kaçırma tedavileri gibi pek çok güvenli çözüm mevcut. Bunlar, kadınların yaşam kalitesini artırırken, sağlıklı bir yaşam sürmelerine de olanak tanır” diyen Dr. Şen, kadınları bu konuları hekimleriyle açıkça paylaşmaya çağırıyor.
Bedeninizi sevin ve kendinize izin verin
Dr. Şen, kadınların vücutlarındaki değişimlere karşı duyduğu utanma hissini aşmalarının önemli bir devrim olduğunu ifade ediyor: “Doğum bir mucize, ancak doğum sonrası yaşanan değişimler de doğal ve normaldir. Vücudunuzda yaşadığınız her değişim, utanılacak bir şey değildir. Sorun yaşadığınız her konuda konuşmak ilk adımdır.” Kadınların, özgüvenlerini yeniden kazanabilmek ve kendilerini sevebilmek için bedenleriyle barışması gerektiğini belirten Dr. Şen, “Kadınlar, bedenlerindeki her değişimi kabul ederek, kendilerine sağlık ve güzellik için izin vermelidirler. Gerçek güç, cesurca ifade edebilmekte yatıyor” diyerek sözlerini tamamladı.
Toplumsal devrim: Konuşmaktan utanmayın
Kadın Doğum Uzmanı Dr. Mehmet Bekir Şen, bu yeni yaklaşımın toplumsal bir sessizliği bozacağını ve kadınların kendi bedenlerine dair seslerini daha güçlü bir şekilde duyurmalarına olanak tanıyacağını söylüyor. “Kadınlar, yardımı istemekten çekinmemeli ve bedenlerine dair yaşadıkları her konuda konuşmaktan utanmamalıdır. Toplum olarak, kadınların bedenlerini sahiplenmelerine destek olmalıyız,” diyor.