“Sağlıklı Yaşlanma” programı hayata geçiyor
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, yaşlı bireylerin yaşam kalitesini artırmak ve yaşlanırken sağlıklı kalabilmelerini desteklemek amacıyla “Sağlıklı Yaşlanma” programını hayata geçireceklerini belirtti
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, yaşlı bireylerin yaşam kalitesini artırmak ve yaşlanırken sağlıklı kalabilmelerini desteklemek amacıyla “Sağlıklı Yaşlanma” programını hayata geçireceklerini belirtti
Yaz mevsiminin sıcak günlerinde çocukları en mutlu eden aktivitelerden biri havuzda yüzmek olsa da kurallara dikkat edilmediğinde bazı riskleri de beraberinde getirebiliyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şeyma Cüneydi, çocukları havuzda bekleyen 8 tehlikeyi anlattı.
Evde en kirli yerin tuvalet olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. İngiltere’de yapılan bir araştırma, evdeki bu eşyanın klozet kapağından 75 kat daha fazla bakteri barındırdığını ortaya koydu. Özellikle evcil hayvan sahipleri için bu durum daha da endişe verici boyutlara ulaşıyor.
Derin dondurucular, yiyecekleri uzun süre taze tutmak için harika bir çözüm gibi görünebilir. Ancak, her gıda buzdolabında bekletmeye uygun değildir. İşte uzmanların “asla dondurmamanız gerekiyor” dediği gıdalar.
Erken menopoz öyküsü varsa bu durumu ciddiye alın
Kadınlarda doğurganlığın temel göstergesi olan yumurtalık rezervi, yıllar içinde doğal olarak azalır. Ancak günümüzde genç yaşlarda da azalma görülmesinin, erken menopoz ve kısırlık riskini artırdığına işaret eden Kadın Hastalıkları Doğum, Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Zeki Salar, aile öyküsü ve çevresel faktörlerin etkisiyle giderek yaygınlaşan bu durumun, düzenli kontroller ve erken müdahaleyle yönetilebileceğini anlattı. Yumurtalık rezervindeki azalmanın sadece yaşla sınırlandırılmaması gerektiğini, genetik yatkınlık, çevresel etkenler ve stresli yaşam tarzının da bu süreci hızlandırabildiğini belirten Op. Dr. Salar, konuyla ilgili şu bilgileri aktardı: “Bir kız çocuğu yaklaşık 1-2 milyon yumurtayla dünyaya gelirken, bu sayı ergenlikte 300-400 bine düşüyor ve yaşla birlikte azalmaya devam ediyor. Ancak kadınlarda yumurta üretimi sürekli olmadığından, bu azalma doğurganlık sürecinin de doğal sınırlayıcısı oluyor. Eskiden 35 yaş civarında görmeye alışık olduğumuz yumurta azalmasını artık 20’li yaşlarda bile görebiliyoruz. Özellikle ailesinde erken menopoz öyküsü olan kadınların yıllık kontrollerini aksatmaması çok önemli.”
“Vücudun verdiği sinyallere karşı uyanık olunmalı”
Kadınların yumurtalık rezervindeki azalma nedeniyle vücudun bazı sinyaller verdiğini söyleyen Op. Dr. Salar, “En net göstergelerden biri adet düzenidir. 28-30 gün olan döngüler 21 güne düşerse, bu durum mutlaka araştırılmalı” dedi. Op. Dr. Salar, sözlerine şöyle devam etti: “Yumurtalık rezervindeki azalma, çoğu zaman sessiz ilerlese de bazı erken uyarı sinyalleriyle kendini gösterebiliyor. Adet döngüsünün sıklaşması, ateş basmaları, duygusal dalgalanmalar ve yorgunluk bu belirtiler arasında. Ancak birçok kadın bu şikayetleri fark etse de günlük yaşamın içinde göz ardı edebiliyor. Bu nedenle kadınların konuyla ilgili uyanık olmalı ve vücutlarını iyi tanımaları gerekli.”
“Her düşük rezerv kısırlığı göstermez”
Op. Dr. Salar, yumurtalık rezervindeki düşmenin doğal olarak doğurganlığı etkilese de her zaman doğrudan kısırlık anlamına gelmeyeceğine de işaret ederek şöyle konuştu: “Bu durum elbette, gebelik ihtimalini ve sağlıklı embriyo oluşumunu olumsuz etkileyebiliyor. Çünkü yumurtaların sayısıyla birlikte kalitesi de düşüyor. Bu nedenle özellikle bebek sahibi olmak isteyen kadınların zaman kaybetmeden yumurta dondurma gibi koruyucu yöntemleri tercih etmeleri gerekir.”
Tıbbi destek için geç kalmamak gerekir
Bu sorunla karşı karşıya kalan kadınlar için başvurulabilecek tedavi yöntemlerinin bulunduğunu ancak geç kalmamak gerektiğini hatırlatan Op. Dr. Zeki Salar, uygulanabilecek tedavi yöntemleriyle ilgili şu bilgileri aktardı: “Bu yöntemlerin başında yumurta dondurma, tüp bebek ve bazı durumlarda uygulanan PRP ve kök hücre tedavileri geliyor. Ancak bu yöntemlerin herkeste etkili olamayacağını, kişiye özel planlama gerektiği de unutulmamalı. PRP ya da kök hücre tedavileri bazı hastalarda işe yarayabiliyor. Ama burada esas olan geç kalmadan harekete geçmek. Her kadının, özellikle 35 yaş öncesinde, gelecekte anne olma planı varsa bir uzmana danışarak değerlendirme yaptırmaları önemli. Ayrıca dengeli beslenmek, düzenli egzersiz yapmak, stresi yönetebilmek, kimyasallardan ve radyasyondan uzak durmak da doğurganlık üzerinde doğrudan etkili olabildiği için bunlara da dikkat etmek gerekli.”
Yanlış ses kullanımı, ses bozukluklarına yol açarken, şarkıcı, avukat ve öğretmenlik gibi mesleklerde de performansı olumsuz etkileyebiliyor. Uzmanlar, “Her 30 dakikada bir yudum suyla ses tellerinizi…Devamı için tıklayınız
Genel sağlığı destekliyor
Burun estetiğinde estetik beklentilerin yanı sıra nefes alma fonksiyonunun da mutlaka göz önünde bulundurulması gerektiğini belirten Prof. Dr. Esin Yalçınkaya, “Burun estetiği, yalnızca şekil değişikliği değil, aynı zamanda yaşam kalitesini artıran bir müdahaledir. Hastaların sağlıklı nefes alması, kaliteli uyku uyuması ve genel sağlığının desteklenmesi bu sürecin vazgeçilmez bir parçasıdır” dedi.
Pek çok sorun tedavi ediliyor
Fonksiyonel burun estetiği kapsamında burun içi eğrilikler (deviasyon), burun eti büyümeleri, kronik sinüzit, horlama ve uyku apnesi gibi sorunların da tedavi edildiğini ifade eden Prof. Dr. Yalçınkaya, aynı anda estetik düzeltmelerin de yapılabildiği bu cerrahi yaklaşımın hastalara hem daha iyi nefes alma hem de yüz hatlarıyla uyumlu doğal bir görünüm kazanma imkânı sunduğunu kaydetti.
Doğal görünümle sağlıklı nefes bir arada
Her hasta için bireysel planlama yapılması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Yalçınkaya, fonksiyonel estetik yaklaşımın hastaya özel olmasının önemine şu sözlerle değinerek, “Burun estetiği planlanırken yüz yapısı, cilt tipi, solunum yolu değerlendirmesi ve genel sağlık durumu göz önünde bulundurulmalı. Doğal görünümle sağlıklı nefesi bir arada sunan planlamalar, hastaların beklentilerini uzun vadede daha tatmin edici şekilde karşılar” şeklinde konuştu.
Konforlu bir yaşamın temeli
Prof. Dr. Yalçınkaya ayrıca, sadece estetik değil, geniz eti, sinüzit ve diğer kulak-burun-boğaz sorunlarının da bu kapsamda ele alınabileceğini belirterek, erken tanı ve fonksiyonel müdahalelerin önemine vurgu yaptı. Prof.Dr. Yalçınkaya şöyle devam etti: “Sağlıklı bir burun, güzel görünmenin ötesinde konforlu bir yaşamın da temelidir. Bu yüzden cerrahi müdahaleler, yalnızca estetikle sınırlı kalmamalı; fonksiyonel sağlık da gözetilmelidir.”