Çocukluk travması olanların çikolata kistine yakalanma riski daha fazla olabilir
İsveçli bilim insanları, çocukluk travması bulunan kadınların çikolata kistine yakalanma riskinin travması olmayanlara kıyasla daha yüksek olabileceğini ortaya koydu
İsveçli bilim insanları, çocukluk travması bulunan kadınların çikolata kistine yakalanma riskinin travması olmayanlara kıyasla daha yüksek olabileceğini ortaya koydu
Kahvaltı, günün en önemli öğünü olarak kabul edilir ve sağlıklı bir yaşam tarzının temel taşlarından biridir. Metabolizmayı harekete geçiren, enerji sağlayan ve kilo yönetimini destekleyen kahvaltı, doğru besinlerle hazırlandığında faydalar sunabilir. Dr. Eric Verdin, biyolojik yaşı 15 yıl geriye döndürdüğünü iddia ettiği kahvaltı modelini paylaştı.
Yanlış ses kullanımı, ses bozukluklarına yol açarken, şarkıcı, avukat ve öğretmenlik gibi mesleklerde de performansı olumsuz etkileyebiliyor. Uzmanlar, “Her 30 dakikada bir yudum suyla ses tellerinizi…Devamı için tıklayınız
Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr –Geçen günlerde Sivas’ın Koyulhisar ilçesine bağlı Kalebaşı Köyü’nde yaşayan Süleyman ve Nilüfer Tütüncü çiftinin 1,5 yaşındaki bebeklerinin ensesine kene yapıştı. Aile, Metehan’ı önce Reşadiye Devlet Hastanesi’ne götürdü, ardından bebek KKKA şüphesiyle Tokat Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Burada yoğun bakımda tedavi altına alınan Metehan, tüm çabalara rağmen kurtarılamadı.Metehan’ın cenazesi ailesi tarafından teslim alındı ve köyüne getirildi. Kalebaşı’nda düzenlenen cenazede dikkat çeken bir detay vardı: Katılan herkesin maske taktığı görülüyordu. Bu görüntüler, KKKA’nın insandan insana bulaşma riskiyle ilgili soru işaretlerini de beraberinde getirdi.
Vaka sayılarının gün geçtikçe arttığı bölgelerde özellikle Metehan bebek örneği, uzmanların daha derinlemesine incelemeler yapmasına neden oldu. Peki, KKKA gerçekten insandan insana bulaşır mı? Maske zorunluluğu bir önlem mi yoksa toplumsal bir refleks mi? İşte cevabı.
‘HER KENE HASTALIK TAŞIR’ İDDİASI DOĞRU DEĞİL
Yaz aylarının korkulu rüyası haline gelen keneler, 2000’li yılların başından bu yana Türkiye’nin gündeminden düşmüyor. Ancak uzmanlara göre, doğadaki her kene ölümcül değil. Halk arasında yaygın olan “Her kene hastalık taşır” inancı gerçeği yansıtmıyor.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Pınar Karadeniz, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) virüsünün yalnızca belirli türdeki keneler tarafından taşındığını vurguladı. Bu virüs, Bunyaviridae ailesinden nairovirus grubuna ait tek sarmallı bir RNA virüsü. Türkiye’de en sık hastalık bulaştıran kene türü ise Hyalomma Marginatum. Dr. Karadeniz, “Her kene hastalık taşımaz ancak KKKA, Lyme hastalığı, Tularemi, Anaplasmoz ve Babesyoz gibi pek çok ciddi enfeksiyonun taşıyıcısı olabilirler. Türkiye’de en sık görülen ve en ölümcül olan hastalık KKKA’dır” diyerek uyarıda bulundu.
NE ZIPLIYOR NE DE UÇUYOR, DİPLERE SAKLANIYOR
Türkiye’deki ilk KKKA olgularının 2002 yılında Tokat, Sivas, Yozgat, Gümüşhane, Trabzon, Giresun ve Artvin’de görüldüğünü belirten Dr. Karadeniz, “Kesin tanı 2003’te kondu. Ancak geriye dönük incelemeler, 1990’lı yıllarda da vakaların yaşandığını ama tanı konulamadığını gösteriyor” dedi. Dr. Karadeniz, KKKA vakalarının özellikle kenelerin aktifleştiği bahar ve yaz aylarında arttığını, iklim değişikliği, sıcaklıkların yükselmesi, yabani hayvanların yayılımı ve tanı yöntemlerindeki gelişmeler nedeniyle hastalığın daha sık görülmeye başladığını ifade etti.
Kenelerle ilgili bir başka yanlış bilgi de zıpladıkları veya uçtukları yönünde. Oysa durum çok farklı. Dr. Karadeniz, kenelerin yalnızca yavaşça sürünerek vücuda tırmandığını ve ısırıklarının genellikle ağrısız olduğunu söyledi. En çok tercih ettikleri bölgeler ise saç dipleri, kulak arkası, koltuk altı, kasık, bel çevresi, bacak içleri.
KENEYE KOLONYA DÖKMEYİN ÇÜNKÜ…
Keneyle karşılaştığınızda ilk yapılması gereken şey panik yapmadan sağlık kuruluşuna başvurmak. Ancak zaman kaybetmek istemeyen ya da sağlık hizmetine erişemeyen kişiler için Dr. Karadeniz şu tavsiyelerde bulundu:
Vücudunda kene gören birinin yaptığı en yaygın yanlışlardan bir tanesi ise üzerine kolonya ya da alkol dökmek. Uzm. Dr. Karadeniz, bu maddelerin keneyi strese soktuğunu ve kusmasına neden olabileceğinin altını çizerken kenenin virüs taşıması halinde, bu durumda bulaşma riskinin de artabileceğini iletti.
Gelelim bir kişinin keneyi kendi müdahalesiyle çıkarması halinde izlemesi gereken adımlara. Uzm. Dr. Karadeniz kenenin mümkünse tek parça halinde çıkarılması gerektiğini, doğru kene çıkarma işleminde amaçlanan kenenin gövde kısmının parçalanmadan uzaklaştırılması olduğunu iletti. Kenenin gövdesi parçalandığında eğer kene enfekte ise etrafa yayılan patojenler derideki çiziklerden ya da sokma yerinden içeri girebileceğini ileten Uzm. Dr. Karadeniz, “Keneyi temiz ağzı sıkıca kapalı bir kapta saklayarak sağlık kuruluşuna götürmek tanı açısından faydalı. Götürülemiyorsa çıkarıldıktan sonra kapalı bir kutu içinde yakılarak ya da alkole atılarak yok edilmeli” açıklamasında bulundu.
Uzm. Dr. Karadeniz, kenenin bir kişiyi ısırması halinde ani yüksek ateş, şiddetli baş ağrısı, kas eklem ağrısı, halsizlik, bulantı-kusma, gözlerde kızarma, ishal, karın ağrısı, deri altı kanma (peteşi-ekimoz), burun kanaması, diş eti kanaması, morluklar, iç kanama, koma, şok, çoklu organ yetmezliği yaşayabileceğinin altını çizdi.
CENAZEDE NEDEN MASKE TAKTILAR?
1,5 yaşında hayatını kaybeden Metehan bebeğin cenazesinde dikkat çeken maske detayını açıklığa kavuşturan Uzm. Dr. Karadeniz açıklamalarını şöyle sürdürdü.
Tam 23 senedir hayatımızda olan ve özellikle yaz aylarında yapılan pikniklerin korkulu rüyası olarak görülen kene sandığımızdan çok daha fazlası. Keneleri daha yakından tanımak ve en çok nerelerde görüldüğünü, keneye karşı alınabilecek önlemleri iseArtvin Çoruh Üniversitesi Orman Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Temel Göktürksıraladı.
TÜRKİYE’NİN BATISINDA DAHA AZ GÖRÜLÜYOR
Özellikle İç Anadolu’nun kuzeyi, Orta Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun kuzeyinde kene vakalarının daha sık görüldüğünü ileterek açıklamalarına başlayan Prof. Dr. Temel Göktürk, “Keneler yaban hayvanlarının sıklıkla görüldüğü, ziyaret ettiği alanlarda görülebilr. Yaban hayvanlarının haricinde ise bölgede hayvancılık yapılıyorsa bu alanlarda kenelerin görülme ihtimali daha fazla”dedi. Kenelerin göçmen kuşlarla da taşınabileceğini aktaran Prof. Dr. Göktürk, kenelerin daha çok otlayan hayvanlar yoluyla taşındığının altını çizdi.
Türkiye’de tarımda çok yoğun bir şekilde tarım ilaçlarının kullanıldığının altını çizen Prof. Dr. Temel Göktürk, “Bizim tarım ilaçlarını yoğun olarak kullandığımız alanlarda kenenin de yaşama şansı olmuyor. Türkiye’nin batı bölgelerindeki tarımsal faaliyetlerde ilaç kullanımı yoğun olduğu için keneler bu bölgelerde daha az oluyor. Ancak İç Anadolu’nun kuzeyi, Doğu Anadolu’nun bazı bölgeleri ve Karadeniz’in orta kısımlarında küçükbaş hayvancılık yapıldığı için bu bölgelerde kene ve dolayısıyla KKKA virüsü taşıyan keneleri daha sık görülüyor“ dedi.
‘EN ÇOK İDRAR VE TER KOKUSUNA GELİYORLAR’
Kenelerin yalnızca küçük hayvancılığın yapıldığı bölgelerde görüldüğünü düşünmek hata olabilir. Şehir merkezinde bir piknik alanına gittiyseniz ya da ülkenin batısında yaşıyor olsanız bile buralarda nadir de olsa kenelere rastlayabilirsiniz. Bir göçmen kuş bulunduğunu yere kene taşımış olabilir ya da piknik yaptığınız yerden yabani hayvanlar geçmiş olabilir, en düşük ihtimalle siz piknik yapmadan önce bulunduğunuz yerde bir keçi ya da koyun otlamış olabilir.
Bu nedenle piknik alanlarında kene mağduru olmamak için bazı önlemler almanız gerekir. Prof. Dr. Temel Göktürk, şu cümlelerle vatandaşları uyardı:
Milliyet.com.tr ÖZEL – Ortada kabus yok, sessizlik hakim, ama zihninizdeki düşüncelerin ağırlığı sizi uykunuzdan ediyor. O e-postayı gönderdiniz mi? Çocuğunuzun öksürüğü kötüleşirse ne olacak? Toplantıda o sözü neden söylediniz?
Kaygı bozukluğu yaşayan her yaştan insanla çalışan bir psikolog, bu duruma “gece yarısı zihin sarmalı” diyor. Günün sessizliğinden sıkılan beyin, gece yarısı bir talk show başlatır gibi devreye giriyor. Ancak bu şovun sunucusu, konuğu ve izleyicisi sizsiniz ve bu hiç de komik değil.
Psikolog, yıllardır bu durumu yaşayan danışanlarına dört kelimelik bir cümle öneriyor:
“Bu düşünce bekleyebilir.”
Bu basit ifade, birçok kişiye yardımcı oluyor. Neden mi?
– Kısa ve hatırlaması kolay, gece 03.00’te bile aklınıza gelebilir.
– Düşünceyi bastırmaz, sadece ertelenmesini sağlıyor.
– Aciliyet hissini azaltıyor, kaygıyı besleyen döngüyü kırıyor.
– Duraklama becerisini güçlendiriyor.
Çoğu gece uyanışı, gerçek bir acil durumla ilgili değil. Beyin, sürekli meşgul olacak bir sorun arama mekanizmasına sahip. Bu düşüncelere odaklandığınızda, adrenalin devreye girerek uyanık kalmanıza yol açıyor. Oysa sorunları çözmeye çalışmak yerine, sakinleşmeye geçiş yapmak daha etkili.
‘Bu düşünce bekleyebilir’ ifadesi nasıl daha etkili kullanılabilir?
Nefesle birleştirin: “Bu düşünce bekleyebilir” derken yavaşça nefes alıp verin.
Tekrarlayın: Zihin dağılırsa, ifadeye dönün. Bu bir başarısızlık değil, zihinsel bir egzersiz.
“Düşünce kavanozu” hayal edin: Endişelerinizi zihninizde bir kavanoza koyun. Sabah hala önemliyse, o zaman açarsınız.
Telefona bakmayın: Mavi ışık ve sosyal medya, uykuya dönmenizi zorlaştıracak.
Geceleri uyanmak normal. Önemli olan, bu anlarda ne yaptığınız. “Bu düşünce bekleyebilir” sihirli bir formül değil, ama zihninize verdiğiniz nazik bir sinyal.
Çünkü bazen bir sorunu çözmenin en iyi yolu, gece 03.00’te çözmeye çalışmamak.
Asya kökenli bir baharat olan kakule, yemeklere tat verirken sağlığa olan faydalarıyla da adından söz ettiriyor. Medical News Today sitesi, bilimsel verilere dayanarak kakulenin faydalarına yer verdi….Devamı için tıklayınız
Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Sümer, Multiple Skleroz (MS) hastalığının, kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha sık görüldüğünü belirterek, “Ailesinde MS öyküsü bulunan bireylerde hastalığın görülme olasılığı artış gösteriyor.” ifadelerini kullandı