Tarafız

Evvela bilelim ki, taraf olmayan hiç kimse yoktur. Ve bu taraf olmak eylemi de el, dil ve kalp ile gerçekleştirilir. Bir de taraf olmak, bazılarının maalesef hafife aldıkları gibi imandan, inançtan bağımsız veya ayrı değil, aksine imandandır. İman da görünür olmayı gerektiriyor. Diğer bir ifade ile iman, görünendir. Bunun tek bir istisnası vardır, o da kişinin ölümü göze alamadığı anda, imanının hilafına davranmasıdır. Ancak onun da bir sınırı var. Örneğin, bugün imanın, yani neye iman ettiğimizin bariz ölçülerinden biri Gazze ve israildir. Burada imanımızı, kime iman ettiğimizi ve hangi tarafta olduğumuzu görebiliyoruz. Çünkü bunu en ufak bir eylemimizle de olsa, ortaya koyabiliyoruz. Hatırlayalım, bazı şirketler israilin yanında olduklarını ilan ettiler. Yani kazançlarının bir kısmını mazlumları öldürenlerin hizmetine sunuyorlar. Bu durumda “ben Müslümanım” diyen bir kişiye düşen nedir, onları boykot etmek. Boykotun tek bir istisnası var, o da eğer o ürünü almadığımız takdirde, ölüm gibi hayati bir tehlike varsa… Bazı durumlarda taraf olmak bazı şartlara bağlı olabilir. Ama bu şartlar eğer imana halel getirmiyorsa, geçerlidir. Şimdi, imanımızı taraf olmakla izhar ettiğimiz bir süreç yaşıyoruz. Mesela, israilin Gazze’deki soykırımında taraf olduğumuz gibi, israilin İran’a saldırılarında da tarafız. Bazılarının bu tarafgirliklerine mezhebi, devleti, tarihi ve başka şeyleri gerekçe göstermeleri, onları sorumluluktan kurtarmaya yetmeyecektir. Gazze – israil konusunda benim tarafım nasıl ki, Gazze ise, israil – İran konusunda da tarafım, saldırıya uğrayan İran’dır. Sonuç olarak Müslüman kardeşlerime de uyarım, birlikte Allah’ın ipine sarılmamız ve “ey iman etmiş olanlar, iman ediniz” ayeti doğrultusunda imanımızı sürekli olarak gözden geçirmemizdir.