Kurbanlıklar Bekliyor

Ortadoğu yine bir savaş içinde. İşgal rejimi israilin İran’a yönelik sürpriz saldırısıyla başlayan gerilim, sadece iki ülke arasında yaşanan bir çatışma değil, aynı zamanda küresel güçlerin çıkarlarının gölgesinde gelişen çok katmanlı bir satranç oyununa döndü. İşgalci israil, bu hamleyi neden şimdi yaptı? Asıl soru bu. İran ile ABD arasında nükleer müzakerelerin sürdüğü bir dönemde Tahran’a yapılan saldırının zamanlaması oldukça dikkat çekici. Çünkü ABD müzakereler sürdükçe İran’a saldırı yapılmayacak demişti! Ama heyhat gavurun sözüne güven olmayacağını çok acı bir şekilde bir daha öğrendi. Saldırı, İran’ı sarsmış ve şaşırtmış olabilir ancak Tahran 18 saat içinde olağanüstü bir askeri refleks göstererek işgalci israile hipersonik ve balistik füzelerle karşılık verdi. İşgalci israilin istihbaratı ve hava savunma sistemleri büyük yara aldı. “Demir Kubbe” adeta çöktü. Savaşın 6. Gününde ağlaya ağlaya ABD’yi savaşa yardıma ve savaşa çağırıyor. Zaten Amerika olmasa işgalci ancak bir hafta dayanır! Peki, ABD bu saldırıdan haberdar mıydı? Elbette haberdar ve bizatihi içinde. Resmî açıklamalarda Beyaz Saray, gelişmeleri “endişeyle takip ettiğini” söylüyor! Fakat İranlı yetkililere göre böyle bir saldırı, ABD’nin bilgisi ve onayı olmadan asla gerçekleşemezdi. Eski Pentagon danışmanı Albay Douglas Macgregor’un iddiaları da bu yönde. Macgregor, işgalci israilin bu savaşı Washington’un teşvikiyle başlattığını ancak işler tersine dönünce Netanyahu’nun ABD’den doğrudan askeri müdahale talep ettiğini söylüyor. Amerika olmazsa işgalci bir hiç! Bu noktada taşlar yalnızca Tel Aviv ile Tahran arasında yer değiştirmiyor. Moskova, bölgedeki gelişmeleri sessizce ama dikkatle izliyor. Çünkü ABD’nin israile yoğunlaşması, Ukrayna’daki cepheyi Moskova için daha az baskılı hale getiriyor. Askerî yardım kaynakları bölünürken, Batı medyası odağını Ortadoğu’ya kaydırıyor. Bu anlamda eli rahatlayan Rusya olabildiğince savaşı uzatmak isteyecektir. Petrol fiyatları yükseliyor, Kremlin gülümsüyor. Çin ise farklı bir avantajı hesaplıyor. ABD donanmasının Ortadoğu’ya yönelmesiyle Pasifik’teki Amerikan varlığı zayıflıyor. Bu da Çin’in Tayvan ve Güney Çin Denizi üzerindeki hamle alanını genişletiyor. Dahası, Çin’in ekonomi odaklı stratejisine göre ABD’nin savaş yorgunu ekonomisi ne kadar yıpranırsa, Pekin’in elindeki kaldıraç o kadar güçlenir. Dolayısıyla Çin de bu savaşın sürmesini isteyecek. ABD 2003’ten bu yana 12 trilyon dolar harcadı, binlerce askerini kaybetti, şimdi de Körfez’de 40 bin askerini risk altında tutuyor. Ekonomik olarak sürdürülemez bir denklem: İran’ın 20 bin dolarlık İHA’ları, ABD’nin milyon dolarlık Patriot’larını tüketiyor. Dünya dengelerini de hesaba katarsak bu savaş Amerika’nın aleyhine işleyen bir savaş. Bir tarafta ekonomik, diğer taraftan da askeri olarak iyice zayıflayacak. Zaten Amerika çökerse ekonomiden çökecek! Halkın bir etkisi yok çünkü. Siyonizm tarafından esir alınmış. Sonuç olarak, Ortadoğu’daki bu yeni cephe savaştan çok daha fazlası: Jeostratejik bir hesaplaşma. Ve herkes elindeki taşları çoktan oynadı. Peki ya İslam! ülkeleri? Onlar da kurbanlık koyunlar gibi kesim sırasının kendisine gelmesini bekliyor. Çünkü emperyalistler onları sıraya koymuş durumda ve bunu da söylemekten çekinmiyorlar. Önce İran sonra Türkiye en sonunda da Pakistan! Kurbanlıklar da bekliyor…