53 yaşında ikiz bebek dünyaya getirdi
Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde 53 yaşındaki bir kadın ikiz bebek dünyaya getirdi
Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde 53 yaşındaki bir kadın ikiz bebek dünyaya getirdi
Betül Topaklı / Milliyet.com.tr –Her şey Çin’in güneybatısındaki Çongçing kentinde yaşayan bir adamın her gece öksürük krizi geçirmesiyle başladı. Yaşadığı bu olay üzerine hastaneye kaldırılan adama, doktorlar hemen müdahale etti. Yapılan bronkoskopi işlemi sonucunda, orta yaşlı adamın sağ akciğerinde ciddi bir enfeksiyon olduğu görüldü. Ancak bu normal bir enfeksiyon değildi. Adamın, nemli yerlerde gelişen bir küf türü olan Aspergillus’un neden olduğu bir tür akciğer rahatsızlığı olan Aspergilloz hastalığına yakalandığı ortaya çıktı. Doktorlar, hemen adamın bu hastalığa nasıl yakalandığını araştırmaya başladı. Hastayla yaptıkları konuşma sonrasında ise büyük bir şok yaşadılar. Çünkü adamın bu mantara yakalanma nedeni, çoraplarıydı. İşten geldikten sonra kirli çoraplarını koklayan adamın çoraplarını test eden doktorlar, çorapların hastayı enfekte eden küfle aynı türe sahip olduğunu tespit etti.
KİRLİYE ATMADAN ÖNCE KOKLUYORDU
Konuyla ilgili açıklama yapan hastane yetkilileri, “Gün boyu ofiste çalışan hastamızın işten geldikten sonra çoraplarını kirli sepetine atmadan önce kokladığını ve bu durumu bir alışkanlık haline getirdiğini tespit ettik. Uzun süre ayakkabı giymek, mantar üremesinin kolaylaştığı, kapalı, nemli ve sıcak bir ortam oluşturur. Çoraplar da mantar için mükemmel bir üreme alanıdır. Mantar dolu çoraplar kokladığında, mantarlar ağız ve burun yoluyla alt solunum yollarına girebiliyor. Vücudun bağışıklık fonksiyonu düşükse de mantar zatürresi gibi hastalıklara yol açabilir” dedi.
‘ÇORAPLARIMIN KOKUSUNA BAĞIMLIYIM’
Ancak söz konusu bu durum Çin’de yaşanan ilk vaka değildi. 2018 yılında ülkenin güneydoğusundaki Zhangzhou kentinde yaşayan 37 yaşındaki bir adam da öksürük ve göğüs ağrısı şikayetiyle hastaneye kaldırıldı. Hasta, sağlık görevlileriyle yaptığı görüşmede, ‘giydiği çorapların kokusuna bağımlı hale geldiğini’ söyledi. Onun da ayakkabılarında gelişen sporlardan kaynaklanan mantar akciğerinde enfeksiyona yol açmıştı.
‘ASPERGİLLUS MANTARI NEMİ VE KİRİ SEVİYOR’
Kirli çorapların, gün boyunca terle ıslanmış, havasız kalmış ve mikroorganizmalara açık hale gelmiş tekstil ürünleri olduğunu söyleyen Podolog Beste Altınordu, “Bu tür ortamlar, mantarların ve bakterilerin kolayca çoğalabileceği koşulları oluşturur. Aspergillusgibi mantar türleri doğada yaygın olarak bulunur ve nemli, kirli yüzeylerde çoğalma eğilimindedir. Bu tür sporların, yoğun şekilde solunması durumunda bazı sağlık sorunlarına yol açabileceği bilinmektedir. Elbette bu durumun klinik boyutları enfeksiyon hastalıkları ve göğüs hastalıkları uzmanlarının alanına girer. Ancak kişisel hijyenin ihmal edilmesiyle zararsız gibi görünen bazı alışkanlıkların, zamanla ciddi sonuçlara yol açabileceğini göstermesi açısından dikkat çekici bir örnektir. Hijyenin yalnızca görünüşle sınırlı olmadığını, günlük yaşamda basit görünen davranışların bile sistemik sağlık üzerinde etkili olabileceğini unutmamak gerekir” dedi.
KLOZET KAPAĞINDAN 10 İLA 20 KAT DAHA KİRLİ
“Hijyen denildiğinde akla ilk gelen yer genellikle klozet kapağıdır. Ancak mikrobiyolojik incelemeler, kişisel tekstil ürünlerinin, özellikle gün boyu giyilen çorapların daha fazla bakteri ve mantar taşıyabileceğini gösteriyor” diyen Podolog Beste Altınordu, “Çoraplar ter, sıcaklık ve deri döküntüleriyle temas ettiği için mikroorganizmalar açısından son derece elverişli bir ortam oluşturur. Özellikle staphylococcustürleri, kötü kokuya neden olan bakteriler ve ayak mantarına yol açan tineatürleri bu alanlarda sıklıkla görülür. Uzun süre yıkanmadan kullanılan çoraplarda bu yük ciddi şekilde artar. Bazı kaynaklar, kirli çorapların mikrop açısından klozet kapağından 10 ila 20 kat daha kirli olabileceğini bildiriyor. Bu da yalnızca kötü koku değil, cilt problemleri ve enfeksiyonlar açısından da risk oluşturuyor” bilgilerini paylaştı.
Çin’in Çongçing kentinde yaşayan adam (sağdaki resimde) şiddetli bir öksürük krizi geçirdikten sonra hastaneye kaldırıldı.
BU MANTARDAN KENDİMİZİ NASIL KORURUZ?
Aspergillus mantarının toprakta, yaprak döküntülerinde, nemli duvarlarda, eski gıda ürünlerinde ve klima filtreleri gibi kapalı alanlarda bulunabildiğini anlatan Podolog Beste Altınordu, “Gözle görülmeyen sporlar havada asılı kalabilir ve fark edilmeden solunabilir. Ancak ayakla ilgili düşünürsek, uzun süre nemli kalan çoraplar ve iyi havalanmayan ayakkabılar da bu tür mantarların gelişimi için uygun bir ortam oluşturabilir. Gündelik hayatta alınabilecek basit önlemlerle bu riskler büyük ölçüde azaltılabilir. Bu yüzden çoraplar her gün değiştirilmeli, ayakkabılar düzenli olarak havalandırılmalı ve iç tabanlarının nemli kalmamasına özen gösterilmeli. Aynı şekilde klima filtresinin düzenli temizliği yapılmalı, evdeki nem dengesi sağlanmalı, tekstil ürünleri kurutulmadan kaldırılmamalı ve beklemiş kuru gıdalara dikkat edilmeli” uyarısında bulundu.
SAĞLIKLI ÇORAP KRİTERİ: PAMUK, BAMBU, GÜMÜŞ İPLİK
Sağlıklı bir çorap seçimi için ilk dikkat edilmesi gereken şeyin çorabın hava geçirgenliği olduğunu söyleyen Podolog Beste Altınordu, “Ayak, gün boyu kapalı kalır ve terler. Bu nedenle teri emen, nefes alabilen kumaşlardan üretilmiş çoraplar tercih edilmeli. Pamuklu, bambu ya da gümüş iplik içeren çoraplar bu açıdan en uygun seçeneklerdir. Gümüş lifli çoraplar, antibakteriyel özellikleri sayesinde koku oluşumunu azaltabilir ve mantar riskine karşı koruyucu olabilir. Sentetik ve naylon içerikli çoraplar ayakta nemi hapseder, bu da mantar ve koku oluşumu gibi istenmeyen sorunlara zemin hazırlar. Ayrıca çorabın ayakta baskı yapmayan, dikişsiz ve sıkı lastik içermeyen yapıda olması da hem dolaşımı destekler hem de sürtünmeye bağlı cilt problemlerini önler. Ayak şekline uygun, esnek ve ayağı sarmayan çoraplar tercih edilmeli. Çok dar çoraplar tırnak yapısını bozabilir, çok bol olanlar ise ayakkabı içinde toplanarak tahrişe neden olabilir. Sağlıklı bir çorap, ayak konforunu artırdığı kadar bazı problemleri oluşmadan önce engellemeye de yardımcı olur” bilgilerini paylaştı.
Tahin cilt sağlığını destekleyici rol oynuyor
Tahinin doğrudan kolajen içermediğini ancak kolajen sentezi için kritik öneme sahip bileşenler barındırdığını dile getiren Prof. Dr. Muhsin Konuk, “Tahin, susam tohumlarından elde edilen bir besin maddesi olup, içerdiği vitamin, mineral, yağ asitleri ve antioksidanlar sayesinde cilt sağlığı üzerinde birçok fayda sağlayabilir. Bunlar arasında amino asitler, E vitamini, B vitaminleri (özellikle B1 ve B6), mineraller (çinko, bakır, demir, kalsiyum, magnezyum) ve yağ asitleri içerir. Bu besinler cilt hücrelerinin yenilenmesine ve cildin genel sağlığının korunmasına yardımcı olur. Tahinde bulunan lignan adı verilen antioksidanlar (sesamin ve sesamol gibi) serbest radikallerin neden olduğu cilt hasarını önlemeye yardımcı olur. Bu, erken yaşlanma belirtilerinin (ince çizgiler, kırışıklıklar) gecikmesine katkıda bulunur ve cildin daha genç ve taze kalmasını sağlar” dedi. Tahinin içerdiği sağlıklı yağ asitleri (linoleik asit, stearik asit, palmitik asit) ve E vitamini sayesinde cildin nem dengesini koruduğunu ifade eden Prof. Dr. Muhsin Konuk, “Kuruluğu önler ve cilt bariyerini güçlendirir. Bu, cildin daha yumuşak, pürüzsüz ve esnek olmasına katkıda bulunur” ifadesinde bulundu.
Tahindeki çinko, kolajen üretiminde önemli bir rol oynuyor
Tahinin, çinko gibi mineraller açısından zengin olduğunu kaydeden Prof. Dr. Muhsin Konuk, “Çinko, kolajen üretiminde önemli bir rol oynar. Kolajen, cildin elastikiyetini ve sıkılığını sağlayan temel bir proteindir, bu da cildin daha güçlü ve pürüzsüz görünmesine yardımcı olur. Bununla beraber, susam tohumları, vücuttaki toksinlerin atılmasına yardımcı olan bileşikler içerir, bu da dolaylı olarak cildin daha sağlıklı ve canlı görünmesini sağlayabilir. Antioksidanlar ve vitaminler sayesinde cilt lekelerinin görünümünü azaltmaya ve cilt tonunu eşitlemeye yardımcı olabilir” diye konuştu.
İdeal tüketim miktarı ne olmalı?
Kolajen üretimini desteklemek için ideal tüketim miktarına da değinen Prof. Dr. Konuk,“Günde birkaç yemek kaşığı(15-20 gram) tahin tüketmenin sağlığa faydası oldukça etkilidir. Sabah kahvaltılarında veya gün içindeenerji veren sağlıklı bir atıştırmalık olarak tercih edilebilir. Salata ve mezelerde sos olarak da kullanılabilir. Bilindiği gibi, Akdeniz mutfaklarında yaygın şekilde kullanıldığı herkesçe bilinmektedir” şeklinde konuştu.
Limon ile birlikte tüketildiğinde direnci artırıyor
Aç karnına tahin yemenin metabolizmayı hızlandırabildiğini de söyleyen Prof. Dr. Konuk, şöyle devam etti: “Enerji verebilir ve kan şekerini dengeleyebilir. Ayrıca içerdiği sağlıklı yağlar ve proteinler sayesinde uzun süre tok kalmanızı sağlayabilir. Sabah aç karnına tüketilen tahin, vücudunuza gün boyu ihtiyaç duyacağı besin öğelerini sağlar. Tahintek başına tüketilebileceği gibi pek çok tarifin içinde de kullanılabilir. Örneğin, salata soslarına eklenebilir. Humus gibi gıdaların yapımında tercih edilebilir. Ayrıca kahvaltıda tüketmek veya tatlı ihtiyacını karşılamak üzere pekmezle karıştırılarak yenebilir. Bol C vitamini kaynağı limon ve tahin vücuttaki kan yapıcı madde sayısını artırarak gün içerisinde daha dinç hissetmenizi sağlar. Hastalıklara karşı direnç oluşturarak birçok hastalığa yakalanma riskini en aza indirebilir. Ayrıca, Vücudumuzun günlük vitamin ve mineral eksikliğini gideren bu etkili karışım, özellikle demir, kalsiyum, magnezyum, fosfor ve bakır gibi maddeleri vücuda kazandırır.”
Tahin mi, kolajen takviyesi mi?
Hazır kolajen takviyeleri ile tahin tüketimi arasındaki farka dikkat çeken Prof. Dr. Konuk, şu değerlendirmeyi yaptı:“Kolajen, cildin genel yapısının çoğunu veren ve cildin daha gençken sahip olduğu pürüzsüz, genç görünümden çoğunlukla sorumlu olan, hücre dışı matris olarak bilinen ciltteki bir bileşende en bol bulunan proteindir. Kolajen bir protein olduğu için, vücuttaki diğer proteinlere çok benzer. Çünkü sürekli bir devir halindedir ve değiştirilmesi gerekir. Kolajen takviyesinin vücudun kolajen üretimini arttırdığı gösterildiğinden, kolajen takviyesinin cilt kalitesini ve görünümünü iyileştirebileceği yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Kolajen takviyesinin de tahinde olduğu gibi C ve E vitamini desteğiyle alınması tavsiye edilmektedir. Cilt sağlığı için kolajen takviyesi alınıyorsa, etkinliğini artırmak için bu takviyenin vitaminlerle desteklenmesi gerekir. Diğer yandan tahin, kolajen üretimi için gerekli bu desteği doğal olarak sunmasının yanı sıra; cilt hücrelerini yenileme, antioksidan koruma sağlama, cildi nemlendirme, sıkılaştırma ve cilt tonunu eşitleme gibi çok yönlü faydalar da sağlar. Bu bütünsel yaklaşım göz önüne alındığında, tercih kişisel ihtiyaçlara göre yapılmalıdır.”
Susam yağı da doğal bir nemlendirici
Tahinin genellikle beslenme yoluyla tüketildiğinde bu faydaları sağladığını dile getiren Prof. Dr. Konuk, “Ancak susam yağı formunda doğrudan cilde uygulanarak da nemlendirme ve onarıcı etkilerinden yararlanılabilir. Susam yağı, doğal bir nemlendirici ve güneş koruyucu olarak da kullanılabilir, ancak doğrudan güneşe çıkmadan önce mutlaka bir uzmana danışmak önemlidir. Ayrıca, herhangi bir alerjiniz veya özel bir cilt rahatsızlığınız varsa, tahini veya susam ürünlerini cildinizde kullanmadan önce bir uzmana danışmanız tavsiye edilir” şeklinde sözlerini tamamladı.
Babasıyla sağlıklı bir bağ kuran çocukların, özgüveni yüksek, duygularını yönetebilen ve sosyal ilişkilerde başarılı bireyler olarak geliştiklerini vurgulayan Çocuk-Ergen Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, baba figürünün çocuğun hayatındaki yeri ve önemi hakkında bilgi verdi.
Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde nadir görülen Moyamoya hastalığı tanısı bulunan ve her iki şah damarı tamamen tıkalı olan Murat Şanlıer’e (52), çalışan kalpte pompa destekli 3 damar koroner baypas ameliyatı uygulandı. Operasyonu gerçekleştiren doktorlardan Kalp ve Damar Cerrahi Dr. Öğr. Üyesi Emrah Ereren, “Bu tarz bir hasta bizim literatür incelememize göre dünyada 3’üncü, Türkiye’de ilk hasta olarak literatüre geçecek” dedi
Sağlık Bakanlığı, Kurban Bayramı’nda özellikle kalp-damar, mide, obezite, hipertansiyon ve diyabet gibi kronik hastalığı bulunanların beslenmelerine dikkat etmeleri gerektiği uyarısında bulundu
Sindirim sisteminin kritik organlarından biri olan pankreasta ortaya çıkan kistler genellikle belirti vermiyor ve çoğu kez başka tetkikler sırasında rastlantısal olarak fark ediliyor. Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Emre Bozkurt, pankreas kistlerinde tedaviyi belirleyen 3 önemli soruyu açıkladı.