Alzheimer araştırmalarında riski artıran genetik varyant bulundu
Bilim insanları, yaşlı erkeklerde yaygın görülen bir varyantın demans riskini artırabileceğini tespit etti
Bilim insanları, yaşlı erkeklerde yaygın görülen bir varyantın demans riskini artırabileceğini tespit etti
Sivas’ta kene ısırması sonucu bulaşan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı şüphesiyle 9 gün önce hastaneye kaldırılan Oğuzhan Aydemir (27) kurtarılamadı
Genel sağlığı destekliyor
Burun estetiğinde estetik beklentilerin yanı sıra nefes alma fonksiyonunun da mutlaka göz önünde bulundurulması gerektiğini belirten Prof. Dr. Esin Yalçınkaya, “Burun estetiği, yalnızca şekil değişikliği değil, aynı zamanda yaşam kalitesini artıran bir müdahaledir. Hastaların sağlıklı nefes alması, kaliteli uyku uyuması ve genel sağlığının desteklenmesi bu sürecin vazgeçilmez bir parçasıdır” dedi.
Pek çok sorun tedavi ediliyor
Fonksiyonel burun estetiği kapsamında burun içi eğrilikler (deviasyon), burun eti büyümeleri, kronik sinüzit, horlama ve uyku apnesi gibi sorunların da tedavi edildiğini ifade eden Prof. Dr. Yalçınkaya, aynı anda estetik düzeltmelerin de yapılabildiği bu cerrahi yaklaşımın hastalara hem daha iyi nefes alma hem de yüz hatlarıyla uyumlu doğal bir görünüm kazanma imkânı sunduğunu kaydetti.
Doğal görünümle sağlıklı nefes bir arada
Her hasta için bireysel planlama yapılması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Yalçınkaya, fonksiyonel estetik yaklaşımın hastaya özel olmasının önemine şu sözlerle değinerek, “Burun estetiği planlanırken yüz yapısı, cilt tipi, solunum yolu değerlendirmesi ve genel sağlık durumu göz önünde bulundurulmalı. Doğal görünümle sağlıklı nefesi bir arada sunan planlamalar, hastaların beklentilerini uzun vadede daha tatmin edici şekilde karşılar” şeklinde konuştu.
Konforlu bir yaşamın temeli
Prof. Dr. Yalçınkaya ayrıca, sadece estetik değil, geniz eti, sinüzit ve diğer kulak-burun-boğaz sorunlarının da bu kapsamda ele alınabileceğini belirterek, erken tanı ve fonksiyonel müdahalelerin önemine vurgu yaptı. Prof.Dr. Yalçınkaya şöyle devam etti: “Sağlıklı bir burun, güzel görünmenin ötesinde konforlu bir yaşamın da temelidir. Bu yüzden cerrahi müdahaleler, yalnızca estetikle sınırlı kalmamalı; fonksiyonel sağlık da gözetilmelidir.”
Astım, hava yollarında kronik iltihaplanmaya bağlı olarak nefes darlığı, öksürük ve göğüste sıkışma gibi belirtilerle kendini gösteren bir hastalıktır. Viral enfeksiyonlar, polenler, stres, temizlik maddeleri ve tütün ürünleri gibi çevresel ve psikolojik faktörler, astım ataklarını tetikleyebilir. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Kansu, bu etkenleri ve onlardan korunmanın önemini anlattı.
Sağlıklı ve uzun yaşamın sırrı olan ‘Longevity hayat’ felsefesi giderek popülerleşirken, Oxford Üniversitesi, çevresel faktörler ve yaşam tarzının genetik etkenlerden 10 kat daha etkili olduğunu açık…Devamı için tıklayınız
Yeni iklim değişikliği araştırmasına göre ölümcül bir mantar, sıcaklıkların artması nedeniyle Avrupa’nın yeni bölgelerine yayılmaya başlayacak.
1- Miyomlar kansere dönüşebilir mi?
CEVAP:Miyomlar genellikle iyi huyludur ve kanserleşme riski çok düşüktür. Menopoz öncesi miyom nedeniyle rahimde belirgin büyüme saptansa bile, bu durumun kötü huylu bir tümöre işaret etmesi oldukça düşük olasılıktır. Ancak menopoz sonrası, özellikle eşlik eden ağrı ve kanama varsa, kötü huylu olma olasılığı göz önünde bulundurularak ileri tetkik yapılmalıdır.
2- Miyomlar hamile kalmayı engeller mi?
CEVAP:Rahimin içine doğru yani bebeğin yerleşeceği yere doğru büyüyen miyomlar rahim iç yüzeyini bozar ve embriyonun tutunmasını engelleyebilir. Bu tip miyomlardagebelik oranlarıının yaklaşık yüzde 70 azaldığı görülmüştür. Bu miyomların ameliyat ile alınması doğurganlığı arttırır.Rahim dışına doğru büyüyen miyomlar doğurganlığı etkilemezler.
3- Miyomlar kendiliğinden kaybolur mu?
CEVAP:Miyomlar genellikle kendiliğinden kaybolmaz ancak bazı durumlarda küçülebilir veya belirgin şekilde gerileyebilirler.Menopoz gibi östrojen seviyelerinin düştüğü dönemlerde küçülebilir ancak aktif hormon üretiminin olduğu dönemlerde kendiliğinden kaybolmaları nadirdir.Şikayete yol açmayan miyomlar tedavi gerektirmese de mutlaka takip edilmelidir.
4- Miyomlar nasıl tedavi edilir?
CEVAP:Tedavinin, miyomun büyüklüğüne, konumuna ve semptomlara bağlı olarak değiştiğini belirten Prof. Dr. Hüsnü Görgen “İlaç tedavisi, hormon tedavisi ya da cerrahi müdahale (miyomektomi veya histerektomi) gibi yöntemler kullanılabilir. Günümüzde sıklıkla laparoskopik ve histeroskopik miyomektomi yapılmaktadır. Laparoskopik miyomektomi iledaha az kan kaybıyaşanır,ameliyat sonrası ağrı daha azdır. Bu nedenle,uygun vakalardalaparoskopik miyomektomi, hastanın konforu ve iyileşme süreci açısından tercih edilebilecekminimal invaziv bir yöntemdir.Ancak miyom sayısına ve büyüklüğüne bağlı olarak açık ameliyat ile de miyomektomi yapılması gerekmektedir.Küçük rahim içine doğru büyüyen ve kanama yapan miyomlar histeroskopi ile alınabilir. Histeroskopi -mide içerisine bakmak için kullanılan endoskopi gibi- rahim içerisine bakmak için kullanılan bir yöntemdir. Histeroskopi yolu ile rahim içine büyüyen miyomlar kesilerek tamamı veya büyük bir kısmı çıkarılarak hastanın şikayelerinin geçmesi sağlanır. Rahim alınmasında sorun olmayan ve çocuk isteği olmayan hastalarda miyom için histerektomi ameliyatı yapılır” diyor.
5- Miyomlar tekrar oluşur mu?
CEVAP:Miyomlar cerrahi olarak çıkarılsalar da hormonal dengesizlikler devam ederse tekrarlayabilirler. Miyom sayısı arttıkça tekrarlama riski artmaktadır.Miyomektomi, miyomların çıkarılmasını sağlasa da yeni miyom gelişimini engellemez.Hastaya, miyomların tekrarlama riskinin kişiye göre değişeceğianlatılmalıdır.Tedavi sonrası düzenli kontrol ve sağlıklı yaşam tarzıyla (kilo kontrolü, beslenme, egzersiz vb) riskler azaltılmaya çalışılmalıdır.
6- Miyomlar adet düzensizliğine neden olur mu?
CEVAP:Evet, özellikle rahim iç yüzeyine yakın miyomlar yoğun ve düzensiz adet kanamalarına yol açabilir. Bu durum anemiye (kansızlık) neden olabilir. 5 cm’den büyük miyomu olanlar, daha küçük miyomları olanlara göre adet dönemlerinde daha fazla ani ve yoğun kanamayaşamaktadır.
7- Miyomlar ağrı yapar mı?
CEVAP:Büyük miyomlar pelvik ağrıya, bel ve bacak ağrılarına, sık idrara çıkma veya kabızlık gibi semptomlara neden olabilir. Ancak, küçük miyomlar genellikle belirti vermez. Pelvik ağrı genellikle miyomun büyümesine değil, beslenme yetersizliği nedeniyle doku ölümünebağlı dejenerasyona bağlıdır. Bazen rahim dışına doğru büyüyen saplı miyomlarda torsiyon (kendi etrafında dönme) olması pelvik ağrıya neden olur ki genellikle cerrahi müdahale gerekir.
8- Miyom varken hamile kalırsam çocuğu aldırmam gerekir mi?
CEVAP:Kadın Hastalıkları ve Doğum, Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Hüsnü Görgen “En sık sorulan sorulardan biri de bu oluyor. Miyom ile hamile kalanlarda gebeliği sonlandırmaya gerek yoktur. Gebelik sırasında miyom saptanma sıklığı yüzde 2-10 arasında değişmektedir. Gebelik sırasında tespit edilen bu miyomların boyutları hamileliğin ilk 3-4 ayında yüzde 15-25 oranında büyüme gösterir. Üçüncü aydan sonra genellikle boyutlarında çok az değişiklik olur. Büyük miyomlar (5 cm den büyük) daha fazla büyüme eğilimindedirler. Bazı miyomların boyutları hamilelik sıranda değişmeden kalabilir. Gebelik sırasında saptanan miyomlar rahim içerisindeki yeri, sayısı ve büyüklüğüne göre gebelikte birtakım sorunlar yaratabilir. Ancak miyomların gebelik sırasında bebekte sakatlık yapıcı herhangi bir zararı yoktur” diyor.
9- Miyomların gebelik sırasında yaratabileceği sorunlar nelerdir?
CEVAP:Gebelik sırasında ağrıya yol açabilir. Miyom sayısına göre düşük ve erken doğum riski artar. Normal doğum yerine sezaryen gerekebilir. Doğum sonrası kanama riskinde artış olabilir. Gebelik sırasında miyom saptanan hastalarda genel bilgiler verilerek gebelik takip edilir. Miyomların yeri, sayısı ve büyüklüğü ultrason ile saptanır. Ağrı için ağrı kesiciler kullanılır. Yalnız bu ilaçların kullanımında doktor kontrolünde olmak gerekir.
10- Miyom riskini azaltmak için nelere dikkat etmek gerekir?
CEVAP:Prof. Dr. Hüsnü Görgen “Yağlı ve kalorili beslenme miyom gelişimine yardımcı olmaktadır. Yapılan çalışmalarda vücut ağırlığında her 10 kg artışın miyom riskini yüzde 21 artırdığı, vücut yağ oranı yüzde 30’un üzerinde olan kadınlarda da miyom riskinin arttığı görülmüştür. Bu nedenle sağlıklı kilo verme, özellikle miyom riski taşıyan kadınlar için koruyucu olabilir. Beslenme alışkanlıklarının da miyom gelişimi üzerinde önemli etkileri olduğu gösterilmiştir. Kırmızı etyönünden zengin bir diyet, miyom riskini artırmaktadır.Bu etki, kırmızı etin yüksek doymuş yağ içeriği ve östrojen metabolizmasını etkileyen maddeler içermesiyle ilişkili olabilir. Buna karşın, yeşil sebzelerden zengin diyet ise miyom riskini azaltmaktadır. Öte yandan yeşil sebzelerin: antioksidan içeriği, lif açısından zengin olması, hormonal dengeyi desteklemesi vb sayesinde koruyucu etki sağladığı düşünülmektedir. Hareketsiz yaşam biçimi de hormonal dengesizliklere yol açarak miyom gelişimini tetikler. Yapılan çalışmalarda, düzenli fiziksel aktiviteninmiyom gelişimi üzerinde koruyucu bir etkisi olduğu gösterilmiştir” diyor.