Asıl Amaç İslam Rejimini Yıkmak!

Gazze’de sivillere yönelik soykırım ve açlık savaşı devam ederken, dünya vicdanı ablukayı kırmak amacıyla “Madleen yelkenlisi” ile teşebbüste bulundu ancak terör rejiminin uluslararası sularda baskını ile bu girişim akim kaldı ve dünya genelinde büyük bir öfke oluştu. Bu sivil girişim sonrası Cezayir ve Tunus’tan “Mağrip İnsanlık Konvoyu” harekete geçti ve Tunus, Libya üzerinden Mısır’a dünyanın farklı yerlerinden on binlerce kişi “Küresel Vicdan Yürüyüşü” adıyla Refah Sınır Kapısına doğru harekete geçti. Ancak terör rejimi kuklası Sisi rejimi aparatları saldırı, gözaltı ve sınır dışı olayları ile sivil aktivistleri engelliyor. Bu saldırılarda HÜDA PAR Mersin Milletvekili Faruk Dinç dahil birçok kişi yaralandı. Tüm dünyanın gözü Gazze’deki soykırım ve açlık ablukası ve bu ablukayı kırma girişimlerinde iken, bir taraftan da soykırım suçlusu Netanyahu’nun yolsuzluk dahil birçok suçtan yargılandığı süreç işlerken; haydut rejim başı Netanyahu kendi koltuğunu ve kellesini kurtarmak amacıyla cuma günü sabaha karşı İran’a yönelik hava saldırılarına başladı. Oysa tüm dünya gibi İran yönetimi de 15 Haziran Pazar günü ABD ile Umman’da yapılması planlanan 6’ıncı nükleer müzakere toplantılarına odaklanmıştı ve o toplantıdan önce bir saldırı beklenmiyordu. Ancak terör rejimi bu toplantıyı beklemeden ABD’nin bilgisi dahilinde İran’a saldırı başlattı ve üst düzey askeri ve devlet görevlileri ile bilim adamları şehid edildi. Saldırı sonrası ABD ikircikli açıklamalar yaptı. Saldırıların içinde olmadıklarını ancak İran’ın misilleme yapması halinde israili koruyacaklarını belirterek, İran’a gözdağı verdiler. Oysa herkes biliyor ki, ABD ve batılı devletlerin desteği olmadan terör rejiminin ne cesareti ne de savaş kapasitesi buna yetmez. İran İslam Cumhuriyeti’nin saldırının ilk gününde ağır darbe alması ABD başta olmak üzere İslam düşmanları ve İran’a muhalif olan kesimlerde manasız bir sevinç meydan getirdi. Kimisi de yıllardır TV ekranlarından sıraladıkları hezeyanlarını tekrar ederek, İran’ın hiçbir şekilde israili vurmayacağını ve olan saldırıların göstermelik olduğunu belirterek, iki ülke arasında karşılıklı bir “danışıklı dövüş” olduğu safsatasını açıktan dillendirmeye başladılar. Bu ırkçı ve mezhepçi düşmanlık yansıması olan kof görüşler, İran’ın “Sadık Vaat-3” Operasyonunu başlatması ve hipersonik füzelerle israili pert etmesi ile açığa düştüler. HAMAS başta olmak üzere direniş cephesine açıktan en büyük desteği vermesine ve bunun defalarca HAMAS ve direniş grupları tarafından açıklanmasına rağmen bir türlü ülkemizdeki bazı kesimler tarafından kabullenilmedi. İran ne yaparsa yapsın kendini bu kesimlere beğendiremedi. Tıpkı ülkemizde iktidar ne yaparsa yapın Kemalistlere ve muhaliflere inandırıp beğendiremediği gibi, İran da kendini bu kesimlere beğendiremiyor. Terör rejiminin İran’a saldırısı sonrası rahmetli Erbakan Hoca’nın ABD’nin Irak işgali sonrası, “Önce Suriye sonra İran’a saldıracaklar ama bilin ki asıl hedef Türkiye olacak” sözü akıllara geldi. MHP lideri Bahçeli de yerinde ve önemli bir açıklama yaparak, nihai hedefin Türkiye olduğu ve israilin güç kullanılarak durdurulması gerektiğini söyledi. Terör rejiminin güç kullanılmadan durmayacağını ilk günden beri söylüyoruz. Pakistan Savunma Bakanının birlik açıklamasını tebrik ediyor ve herkesin aynı tavrı takınmasını ve bunun pratiğe dökülmesini bekliyoruz. Siyonist terör rejimi ABD’nin onayıyla İran’a karşı başlattığı saldırılarda asıl hedefi İran içinde karışıklık ve iç savaş çıkartarak, İslam rejimini çökertmektir. Bunun için Türkiye başta olmak üzere tüm İslam ülkeleri ve halkları İran’ı desteklemeli ve tehlike kapımıza gelmeden yılanın başı ezilmelidir. Gün birlik olma günüdür. Gün ırki ve mezhebi ihtilafları ve geçmişi gündeme getirerek ayrıştırma günü değildir. Vesselam…