Buzdan zehir

Yaz sıcaklarının artması ile birlikte besin zehirlenmeleri daha sık yaşanmaya başladı. Uzmanlar, özellikle içeceklere konulan buzların, besin zehirlenmesine neden olabileceği konusunda uyarıyorDevamı için tıklayınız
Yaz sıcaklarının artması ile birlikte besin zehirlenmeleri daha sık yaşanmaya başladı. Uzmanlar, özellikle içeceklere konulan buzların, besin zehirlenmesine neden olabileceği konusunda uyarıyorDevamı için tıklayınız
İstanbul Küçükçekmece’de 4 kişilik bir aile, akşam yemeği için aldıkları tavuktan zehirlendi. Ambulansla hastaneye götürülen vatandaşların durumlarının iyi olduğu öğrenildi
Hava sıcaklıklarının artmasıyla birlikte artan havuz kullanımına dikkat çeken Prof. Dr. Alper Şener, havuzun yanı sıra akarsu yataklarında serinlemeye çalışanlara da uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Şener, “Bakteriyel ve paraziter enfeksiyonlar ölümcül olabilir. Bu sularda yaşayan bazı parazitler burundan girerek beyne ulaşabiliyor” dedi
Sağlık Bakanlığı Adana, Antalya ve Ankara’nın ardından 4’üncü bölge Spinal Müsküler Atrofi (SMA) laboratuvarını Eskişehir’de kurarak hizmete açtı. Halk Sağlığı Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Erdoğan Öz, yılda 50 binin üzerinde tarama yapılacağını ifade ederek, “SMA laboratuvarımız sadece Eskişehir’de değil bölgelerimize de hizmet edecek ve yılda 50 binin üzerinde tarama gerçekleştireceğiz. SMA tanılı çocuk sayısını azaltmak en iyi hedefimiz olacak” dedi
Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr – Sosyal medya, her gün yeni bir çılgın akıma sahne oluyor. Üstelik bu trendler öyle etkili ki sağlıktan giyime, alışverişten beslenme alışkanlıklarına kadar günlük hayatımızı baştan sona şekillendiriyor.Bilinçli kullanıcılar neyin kendilerine iyi gelip gelmeyeceğini tartsa da herkes bu konuda o kadar şanslı değil. Dünyayı kasıp kavuran bu sosyal medya furyalarına şimdi bir yenisi daha eklendi: ‘Proffee’.
Adını protein ve coffee (kahve) kelimelerinin birleşiminden alan bu akım, sade kahvenin içine protein tozu ekleyerek tüketmenin hem sağlıklı hem de tok tutucu bir formül sunduğunu öne sürüyor. Ancak bu karışım gerçekten sanıldığı kadar masum mu? Aylarca tartışılan bu popüler içeceği, işin uzmanına sorduk.
İÇİNE TATLANDIRICI DA EKLİYORLAR
Son dönemin en dikkat çeken trendlerinden biri olan Proffee, sosyal medyada her kullanıcı tarafından farklı tariflerle paylaşılıyor. Proffee tüketenler, bu karışımın hem kas oluşumunu desteklediğini hem de kahvenin antioksidan etkisiyle birleşerek enerji verdiğini ve metabolizmayı hızlandırdığını savunuyor.Ana malzemeleri sade kahve ve protein tozu olan bu içecek, özellikle günlük protein ihtiyacını besinlerle karşılayamayanlar için popüler hale geldi. TikTok’ta doğan bu akım, ilk başta protein alımını artırmak ve kahveyi daha dengeli bir içeceğe dönüştürmek amacıyla ortaya çıktı. Ancak zamanla işin rengi değişti.
Bugün sosyal medyada paylaşılan tariflerde görsellik, içeriğin önüne geçmiş durumda. Kullanıcılar, kahvenin içine yalnızca protein tozu değil, aynı zamanda çeşitli tatlandırıcılar ve aromalar da eklemeye başladı. Hâl böyle olunca, bir zamanlar sağlıklı olarak pazarlanan bu içecek, şeker yüklemesine dönüşmeye başladı. Bu da beraberinde şu soruyu getirdi:Proffee gerçekten sağlıklı mı? Protein tozu kullanımı hâlâ tartışma konusuyken, onu kahveyle karıştırmak gerçekten doğru mu?Tüm bu soruları Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Temiz ile konuştuk.
BÖBREĞE YÜK BİNİYOR OLABİLİR
Açıklamalarına protein tozu hakkındaki henüz cevaplanmamış soruların yanıtlarını vererek başlayan Prof. Dr. Temiz, “Proteinler vücudumuzın yapı taşları olduğundan doğal olarak en bilinen faydası, kas protein sentezini tetikleyerek kas kütlesinin artması ve güçlenmesine katkıda bulunmasıdır. Özellikle antrenman sonrası kas ağrılarını azaltır ve iyileşme sürecini hızlandırır. Bunun yanı sıra özellikle diyet yapan insanlarda doyurucu etkisi sayesinde tokluk hissini artırabilir ve bu da kilo verme veya kilo kontrolü süreçlerinde aşırı karbonhidrat tüketimini azaltmaya yardımcı olabilir. Kas kazanımının bir sonucu olarak kemik sağlığını da olumlu yönde etkileyebilir ve yaşlılarda kas kaybı ve bunun sonucunda gelişebilecek kırık ihtimalini azaltabilir. Ancak öte taraftan böbreğin iş yükünü artırarak ya da özellikle yatkınlığı olan hastalarda taş oluşumunu artırarak böbrek sağlığını olumsuz etkileyebilir” dedi.
Prof. Dr. GökhanTemiz, “Protein tozu ve kahve ikilisini birleştirmenin böbrekler üzerindeki potansiyel etkileri, içerdiği bileşenlerin miktarına ve kişinin mevcut böbrek sağlığına bağlı olarak hem olumlu hem de olumsuz yönler taşıyabilir“ dedi. Sağlıklı bireylerde, Proffee’nin böbrekler üzerinde doğrudan bir olumsuz etki yaratmasının kısa dönemde beklenmediğini ileten Prof. Dr. Temiz, “Aksine belirli durumlarda faydalar sağlayabilir. Örneğin Proffee’nin içindeki protein, kas kütlesinin korunmasına ve antrenman sonrası onarımına yardımcı olabilir. Sporcular için egzersiz yapılan dönemlerde yeterli protein alımı oldukça önemlidir ancak çağımızda hayatın çok hızlı akması bazen diyet dengesizliklerine ve yetersiz ya da eksik beslenmeye yol açabilir“ dedi.
‘YÜKSEK PROTEİN KRONİK BÖBREK HASTALIĞINI İLERLETEBİLİR’
Bununla birlikte kahvede bulunan polifenol ve diğer biyoaktif bileşenlerin, antioksidan özellikleri sayesinde hücresel hasarı azaltarak böbrekler de dahil olmak üzere genel organ sağlığını belli bir noktaya kadar destekleyebileceğinin altını çizen Prof. Dr. Temiz, “Ancak bütün bunların yanısıra ölçüsüz ve aşırı protein alımı, böbrekler üzerinde artan bir süzme yükü oluşturabilir. Her ne kadar sağlıklı böbrekler bu artan yükü genellikle tolere edebilirken, uzun süreli ve aşırı yüksek protein alımı özellikle altta yatan bir böbrek hasarı da varsa böbrek fonksiyonlarında ilerleyici bir düşüşe katkıda bulunabilir. Kronik böbrek hastalığı (KBH) olan bireylerde, yüksek protein alımı hastalığın ilerlemesini hızlandırabilir“ diyerek konunun önemini vurguladı.
Özellikle kahvaltı yapmaya vakti olmayanlar ya da sabah egzersizini tercih edenler için dengeli şekilde hazırlanmış bir bardak Proffee’nin hem zihinsel berraklık hem de fiziksel dayanıklılık açısından güne güçlü bir başlangıç yapmanın pratik bir yolu olduğuna inanılıyor. Prof. Dr. Temiz bu durumu, “Günümüzün bence temel sorunu trend olan bir şeyin çok abartılarak tüketilmesi. Proffee yukarıda da bahsettiğim gibi belli ölçülerde ve sağlığı buna uygun olan kişilerde kullanılırsa keyif verici olabilir ancak unutulmamalı ki suyun bile fazlası vücudumuziçinzararlı“ diyerek yorumladı.
KAHVEYE LİMON KATAN DA VAR HİNDİSTAN CEVİZİ EKLEYEN DE
Üstelik kahvenin içine yalnızca protein tozu eklenmiyor. Sosyal medyada kahveyelimon, Hindistan cevizi gibi gıdaların eklendiği tarifler de var.Peki özellikle aç karnına içildiğinde daha etkili olduğu düşünülen bu karışımları tüketmek doğru mu? Prof. Dr. Temiz, “Kahvenin içine limon, Hindistan cevizi gibi gıdalar eklemek asla sağlıklı bir öğünün yerine geçemez. Aç karnına kahve tüketmek özellikle sabah kalkar kalkmaz kahve tüketmek kan şekerinde dalgalanmalara, kortizol seviyesinde artışa, mide asiditesinde artışa ve insülin direnci gibi durumlara yol açabilir. Kahvenin kendisi de oksalat içerdiğinden çok tüketilmesi durumda ya da yatkınlığı olan bireylerde böbrek taşı gelişimini kolaylaştırabilir” diyerek sözlerini noktaladı.
Yazın serinlemek için suya girmek keyifli olsa da büyük riskler taşıyor. Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Ağırman, özellikle sığ sulara balıklama atlamanın omurga kırıkları ve felçle sonuçlanabileceğini belirterek, bu tür ciddi yaralanmaların yaz aylarında belirgin şekilde arttığını söyledi
Balık, yüksek kaliteli protein içermektedir. Ancak balık tüketemeyen bireyler için alternatifler mevcuttur. Tavuk, hindi, yumurta, süt ve süt ürünleri gibi hayvansal kaynaklar ile birlikte mercimek, nohut, kuru fasulye, bezelye, soya ürünleri ve tam tahıllar da yeterli proteini sağlayabilir. Özellikle yumurta ve süt ürünleri, balık proteinine yakın biyoyararlanım sağlar. Bitkisel kaynaklı omega-3’ler, alfa-linolenik asit (ALA) formundadır. Ceviz, keten tohumu, chia tohumu, semizotu, kenevir tohumu ve kanola yağı ALA yönünden zengindir. Ayrıca mikroalglerden elde edilen takviyeler, doğrudan EPA ve DHA içerdiğinden balıktaki omega-3’e alternatif olarak düşünülebilir.
Balık alerjisi olan bireyler nasıl dengeli beslenebilir?
Balık alerjisi çocuklukta başlayabileceği gibi, erişkinlikte de gelişebilir ve genellikle yaşam boyu sürebilir. Bu durumda, bireylerin balığın sağladığı temel besin öğelerini başka kaynaklardan karşılaması, dengeli bir diyet sürdürebilmesi ve çapraz temaslardan korunması son derece önemlidir. Balık alerjisi olan bireyler için protein, sağlıklı yağlar, vitamin ve mineraller açısından zengin, dengeli bir beslenme planı oluşturulması önemlidir. Protein için yumurta, süt ürünleri ve baklagiller; omega-3 için bitkisel kaynaklar ve mikroalg takviyeleri; D vitamini için yumurta sarısı, güçlendirilmiş süt ürünleri ve güneş ışığı; iyot içinse iyotlu tuz önerilir. Diyet, bireyin yaşına, cinsiyetine ve sağlık durumuna göre kişiselleştirilmelidir.
Balık yağı takviyelerine dikkat!
Balık alerjisi olan bireylerin balık yağı içeren takviyelerden kaçınması gerekir. Balık yağı takviyeleri, ciddi alerjik reaksiyonlara yol açabilir. Ürün etiketlerinde “fish oil”, “marine oil”, “omega-3 from fish”, “cod liver oil” gibi ibarelere dikkat edilmeli, ambalaj üzerindeki alerjen uyarıları kontrol edilmelidir. Çocuklarda büyüme ve gelişme desteklenmeli; protein, D vitamini, omega-3, çinko ve iyot eksiklikleri önlenmelidir. Yumurtanın diyet içinde yeri önemlidir. Ayrıca süt ürünleri, kuru baklagiller, tahıllar ve ceviz gibi yağlı tohumlar uygun şekilde diyete entegre edilmelidir. Gerekli durumlarda D vitamini ve omega-3 takviyesi düşünülebilir; doktor ve diyetisyen kontrolünde verilmelidir.
Dışarıda yemek yerken çapraz temas riski göz ardı edilmemeli
Menülerde balık içerip içermediği net olmayan ürünler mutlaka sorgulanmalıdır. Özellikle Asya mutfağında kullanılan balık sosu, hamsi içeren salata sosları, bazı çorbalar ve kızartma yağlarında daha önce balık pişirilmiş olabilir. Bu nedenle “Balık alerjim var, kesinlikle tüketmemem gerekiyor” uyarısı net bir şekilde yapılmalı; çapraz kontaminasyon riski sorulmalıdır. Balık alerjisi genellikle kabuklu deniz ürünlerine karşı da duyarlılık gösterebilir, bu nedenle deniz ürünleri tamamen diyet dışı bırakılabilir. Bitkisel protein alternatifleri olarak mercimek, nohut, kuru fasulye, soya, kinoa, tofu, tempeh, ceviz, chia ve keten tohumu gibi kaynaklar önerilir.
Bağışıklığı destekleyen beslenme planı
Bağışıklık sistemi için antioksidanlardan zengin, yeterli protein ve omega-3 içeren bir beslenme planı önerilir. C vitamini (narenciye, kivi, biber), E vitamini (badem, ay çekirdeği), A vitamini (havuç, ıspanak), çinko (kabak çekirdeği, kırmızı et), selenyum (yumurta, tam tahıllar) ve probiyotik kaynakları (yoğurt, kefir) diyette yer almalıdır. Bitkisel omega-3’ler (ALA), vücutta EPA ve DHA’ya düşük oranda dönüşür (yaklaşık %5-10). Bu nedenle, özellikle çocuklar, gebeler ve kalp hastalığı riski taşıyan bireylerde mikroalg kaynaklı EPA-DHA takviyesi düşünülebilir. Takviye gereksinimi bireysel değerlendirme ile belirlenmelidir.
Balık alerjisi olanların beslenmede yer alması gereken besinler
Balık alerjisi olan bireylerin günlük menüsünde mutlaka yer alması gereken temel besin grupları şunlardır:
-Protein:Yumurta, süt ürünleri, baklagiller
-Yağlar:Zeytinyağı, ceviz, chia, keten tohumu
-Tam tahıllar:Bulgur, esmer pirinç, yulaf
-Meyve-sebze:Renkli sebzeler, turunçgiller, yeşil yapraklılar
-Takviye gerekirse:D vitamini, omega-3 (mikroalg bazlı), iyot
Menü bireyselleştirilmeli ve gıda çeşitliliği sağlanmalıdır.