Dos(t)doğru Söylemeli Sarı İneği Vermeyecektik

Dos(t)doğru Söylemeli Sarı İneği Vermeyecektik

İran, Yahudi ve Hristiyan ittifakının vahşi saldırılarına maruz kalıyor. Siyonizm’in coğrafyayı dizayn etme ve sınırları değiştirme planları bir bir işliyor. Hristiyanların açık desteği, Müslümanların da hain yöneticilerinin himmetiyle… İran, İslam devriminden sonra Siyonizm ve Batı emperyalizmine karşı Müslüman halklarda ciddi bir bilinç geliştirmekle kalmadı bu bilinci, Lübnan’da, Irak’ta, Yemen’de Suriye’de bir mukavemete dönüştürmeyi de başardı. Batı uygarlığının kurucu aklı ve yürütücüsü Siyonizm, Fransız ihtilali ile birlikte etkisizleşen Hıristiyanlık bilincinin yanında çok güçlü ve gizli örgütlenmişliği ile birlikte gettolardan çıkıp saraylara yerleşti. Bu istila son iki asırda Hristiyanlığı Yahudilere hizmetkar kıldı. ABD ve Avrupa’nın yularını elinde tutan Siyonizm, aynı zamanda İslam coğrafyalarının da özgün, kendi ayakları üzerinde durabilen askeri, siyasi ve ticari bir güç olmasına asla müsaade etmemek üzere konumlanmıştır. Arap rejimlerle danışıklı girdiği altı gün savaşları gibi savaşlar ile bölgeyi önemli oranda işgal edip dizayn etti. Ancak öngörülemeyen İslam devrimi tüm planlarını alt üst etti. HAMAS, Hizbullah, Ensarullah gibi devlet olmayan yapılar bile israile acı mağlubiyetler tattırdı. Ve yıkılmaz, dokunulmaz, aşılmaz israil efsanesini yerle bir ettiler. İşte bunun üzerine Hristiyan-Yahudi ittifakı İslam aleminin başsızlığından ve işbirlikçi yönetimlerinden de yararlanarak önce İran’ın inşa ettiği bu muazzam gücü mezhepsel fitne ve çatışmalarla itibarsızlaştırdı. Arkasına aldığı Batının teknolojik, lojistik üstünlüğünden de yararlanarak bu güçleri bir bir ağır yaraladı. israilin Arz-ı Mevud hedefi mutlaktır ve bütün stratejilerini bunun üzerine kurmuştur. Evanjelizm’in elinde oyuncak olan Hristiyan alem de bu hedefe angaje edilmiştir. Bu hedefin Türkiye’yi de kapsadığını bilmeyen yoktur. Zaten gizlemiyorlar da. Bu uzak gibi görünen tehlike Gazze’nin istilası ile iyice yaklaşmıştır. Hizbullah’ın ağır yara almasını herkes seyretti. Oysa tehlikeyi bizden uzakta tutan önemli bir aktör idi. Irak ve Suriye’yi kendi derdi ile meşgul ve melül hale getirdiler ve böylece onları bir güç olmaktan yoksun bıraktılar. Yemen direniyor ancak çok sınırlı bir kapasitesi var ve dış destekten tamamen yoksundur. Dolayısıyla israilin İran’a saldırısı sıradan değil ve direnen son kaleyi de düşürme planının ciddi bir parçasıdır. İslam tarihinin en büyük olaylarından birine gebe bu vahşi saldırı Hristiyan ve Yahudi ittifakının planlanmış, hesaplanmış ve çok çalışılmış bir istila planıdır. Ancak kral ve diktatörlerimiz de çayırda keyifle geviş getirmektedirler. Tekellerindeki medya aracılığı ve satılık kalemler vasıtasıyla da israilin tezlerini destekleyen ve meşrulaştıran yayınlar yapmaktadırlar. Vahşette, saldırganlıkta hiçbir sınır ve kaide tanımayan israilden çok İran’ı ve israile karşı direnen güçleri suçlayan derin! analizler yapıyorlar. Suriye devriminden sonra israil, Şam’ın dibine kadar olan kısmını işgal etti. Türkiye’de ve İslam aleminde haber bile olmadı. Şam yönetimi kaderi ile baş başa bırakıldı. israil Suriye’yi, Lübnan’ı, Irak’ı, Yemeni vuruyor ve şimdi de İran’ı vuruyor. Hainlerimiz çıkıp “İran malzeme verdi” diyor. Arz-ı Mevud’un en uç parçası olan Türkiye’nin behemehal kimyasal silah edinmesi lazım. İran düşerse israilin uğraşacağı yegâne merkez Ankara olacaktır. Siyonist sızmaya bu kadar kapalı İran’a bu kadar derin sızabiliyorken, kapısı, penceresi, bacası, hatta kalbi ve aklı Siyonist nüfuza bu kadar açık Türkiye’nin nerelerini tahkim etmişler; düşünmek bile istemiyorum. Binlerce çifte vatandaşlı israil askeri yeter de artar bile. Dolayısıyla bu şartlarda ve israil karşıtlığını muhafaza etmesi durumunda İran’dan sonra çok kolay bir lokma olacaktır Türkiye. Elbette başımıza bir Simon gelmeyecek. Ama Simon’un emrine amade bir Turan, Gökberk veya Alper getirmekte güçlük çekmeyeceklerdir.

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir