Kırık kalp sendromu öldürür mü?

Yeni bir araştırmaya göre, yoğun ve uzun süreli yas tutan kişilerin, sevdiklerinin ölümünden sonraki 10 yıl içinde yaşamını yitirme riski daha yüksek bulunduDevamı için tıklayınız
Yeni bir araştırmaya göre, yoğun ve uzun süreli yas tutan kişilerin, sevdiklerinin ölümünden sonraki 10 yıl içinde yaşamını yitirme riski daha yüksek bulunduDevamı için tıklayınız
Japonya’da yapılan araştırmaya göre az çiğneyen, hızlı ve ağzı doluyken yiyecek tüketen çocukların obeziteye yatkınlık gösterdiği tespit edildi
Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr –3 Haziran saat 02.17’de Muğla’nın Marmaris ilçesi açıklarında 5.8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) verilerine göre sarsıntı, Marmaris’in 10,43 kilometre açığında ve 67,91 kilometre derinlikte kaydedildi. Deprem, başta Aydın ve İzmir olmak üzere çevre illerde de hissedildi. İlk belirlemelere göre yerleşim yerlerinde herhangi bir yıkım meydana gelmedi. 69 kişinin paniğe bağlı yüksekten atlama sebebiyle yaralandığı belirtildi. Olayla ilgili en dikkat çekici gelişme ise 14 yaşındaki Afranur Günlü’nün tüm müdahalelere rağmen ‘panik atak’ sebebiyle hayatını kaybettiği haberi oldu.
Peki, 14 yaşındaki Afranur Günlü gerçekten yalnızca ‘panik atak’ nedeniyle mi hayatını kaybetti? Bu durum tıbben ne kadar mümkün? Uzmanlara sorduk.
‘PANİK ATAK HASTALIK DEĞİL, BELİRTİDİR’
14 yaşındaki Afranur Günlü’nün ölüm sebebi panik atağa dair akıllara bir dizi soru işaretini getirdi. Açıklamalarına panik atak hakkında bilgi vererek başlayan Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Uzmanı Uzm. Dr. Berna Aygün, “Panik atak, kişinin aniden ortaya çıkan yoğun kaygı, korku veya endişe atağı yaşadığı bir durumdur. Genellikle ortada gerçek bir tehlike olmamasına rağmen, kişi sanki kötü bir şey olacakmış gibi hisseder, kalbi hızla çarpar, nefesi daralır, göğsü sıkışır, başı döner. Çoğu zaman bu belirtiler o kadar şiddetlidir ki kişi kalp krizi geçirdiğini ya da öleceğini düşünebilir. Panik atak, vücudun tehlikeye karşı alarm sisteminin devreye girmesi gibidir. Normalde hayatta kalmamızı sağlayan bu sistem, panik atakta yanlış bir sinyalle çalışabilir. Kişi kendini kaçacak bir yer ararken ya da kontrolü tamamen kaybetmiş gibi hissederken bulabilir. Bu ataklar genellikle 10 ila 30 dakika sürer. Panik atak bir hastalık değil, bir belirtidir. Zaman zaman tek başına yaşanabilir, ancak sık sık tekrarlıyorsa bu durum ‘panik bozukluk’ olarak adlandırılır ve profesyonel destek gerektirir” ifadelerini kullandı.
‘KORKU ÇOCUKLARIN ŞOKA GİRMESİNE SEBEP OLABİLİR’
Afranur Günlü’nün hayatını kaybetmesinin ardından Uzm. Dr. Berna Aygün,“Eğer önceden bilinen ciddi bir kalp hastalığı, solunum problemi veya başka bir kronik rahatsızlığı yoksa, yalnızca panik atak nedeniyle hayatını kaybettiği yorumu tıbben çok net ve kesin olarak yapmamız uygun olmaz. Ancak deprem gibi çok yoğun korku uyandıran olaylarda çocuklar şok durumuna girebilir. Hiperventilasyon, bilinç kaybı, hatta vagal refleks yoluyla ani kalp durması nadir de olsa görülebilir. Adli tıp sonuçları netleşmeden ‘Tek neden panik ataktı’ demek fazla indirgemeci biryorumolabilir“ diyerek ifade etti.
Panik atak tedavisi nasıl yapıldığına ve kontrol altına alındığına değinerek açıklamalarını sonlandıran Uzm. Dr. Berna Aygün, “Panik atak tedavisinde çocuklar için en etkili yaklaşım, uzman eşliğinde yürütülen psikoterapilerdir. Özellikle çocuğun kaygılarını tanımasına, bedensel belirtileriyle baş etmesine yardımcı olan yöntemler uygulanır. Yeterince iyi bir aile desteği, okullarda farkındalığın artırılması, çocuğun yanında güvenli bir ortam sağlanması ve panik belirtilerinin ele alınması da çok önemlidir. Gerektiği durumlarda, çocuk ve genç psikiyatristi uygun görürse ilaç tedavisi de gündeme gelebilir. Ancak en önemli adım, bu belirtilerin göz ardı edilmemesi ve bir uzmanadanışılmasıdır” diye konuştu.
ANİ ÖLÜMÜN ARDINDAKİ GERÇEK: SORUN KALPTE OLABİLİR Mİ?
14 yaşındaki Afranur Günlü’nün panik atak nedeniyle hayatını kaybetmesinin ardından akıllara gelen “Panik atak öldürür mü?” sorusuna Çocuk Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Rukiye NurtenEkerÖmeroğlu, panik atağın kalbi yapısal, işlevsel ve ritim sorununa sahip olmayan bir insan için ani ölüm nedeni taşımadığını belirterek cevap verdi. Koroner kalp hastalığı olan yaşlı insanlarda olabileceğine dair tartışmaların var olduğunu ancak doğuştan koroner anomalisi olmayan bir çocuk için bu durumun söz konusu olmadığının altını çizdi. Bir çocuğun korku nedeniyle hayatını kaybedebileceğine dair kaygıları ise şu şekilde açıkladı:
En sık görülen nedenlerden birinin akraba evlilikleri olduğunu ileten uzman isim genetik kalp ritim hastalıklarına işaret etti. Prof. Dr. Rukiye NurtenEkerÖmeroğlu, “Bunların bazılarında heyecan tek başına çok ciddi taşikardilerle ani ölüme neden olabilirler. Bu talihsiz çocuğun gerçek ölüm nedenini anlamak için otopsi yapılabilir.Doğuştan ya da edinsel yapısal kalp hastalığı varsa otopside tanı alabilir. Ancak ritim bozukluğunda bu mümkün olamaz. Ancak özel genetik testler yapılması gerekir. Bu en azından yaşayan kardeşleri için faydalı olabilir. Çünkü bunların önemli bir kısmı baskın geçiş gösterirler” diyerek sözlerini noktaladı.
Kavurucu sıcaklar, kan bağışlarını da etkiliyor. Cem Öğretir, Demet Şener ve Deniz Uğur gibi aralarında oyuncuların ve haber spikerlerinin de bulunduğu ünlü isimler, Türk Kızılay’ın ‘Birbirimize Candan…Devamı için tıklayınız
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi akademisyenlerince geliştirilen ürün, ağızdaki plağı temizlemenin yanı sıra yaraları tedavi edici ve hastalıklara karşı koruyucu özelliği bulunuyor
Tütün kullanımının yalnızca bireysel bir sağlık sorunu olmadığı, aynı zamanda toplumsal, ekonomik ve çevresel boyutları olan küresel bir kriz haline geldiği bildirildi
Türkiye için 0-5 yaş arası çocuklarda önemli bir hastalık yükü oluşturan RSV enfeksiyonunun ekonomik yükü de oldukça ağır. Sağlık sistemlerini olumsuz yönde etkileyen bu yükü ortaya koymak amacıyla gerçekleştirilen ve alanında bir ilk olan ‘Türkiye’de Respiratuar Sinsityal Virüs Epidemiyolojisi, Tanı ve Tedavisi, Ekonomik Yükü’ raporu çarpıcı sonuçları ortaya koydu. Çalışmayı gerçekleştiren Simten Malhan, toplantıda RSV ve ekonomik yükü ile ilgili dikkat çekici bilgiler paylaşırken Ateş Kara da virüs ile ilgili önemli bilgiler paylaştı.
Rapordan çıkan verilere göre, süt çocuklarının yaklaşık %50’si yaşamlarının ilk RSV sezonunda enfekte olurken, yaklaşık %95’i yaşamlarının ilk iki yılı içerisinde RSV ile enfekte oluyor. RSV’ye karşı gelişen bağışıklığın kalıcı olmaması nedeniyle enfeksiyon tekrarlayabiliyor; astım ataklarının şiddetlenmesi ve KOAH gibi uzun vadeli solunum sorunlarına yol açabiliyor. TÜİK doğum istatistikleri, Uzman Paneli görüşleri ve bilimsel kaynaklar ışığında yapılan çalışmada, 2019-2023 yılları arasında doğan toplam 0-5 yaş arası 5 milyonu aşkın çocuktan 894 binden fazlasının RSV’ye yakalandığı tahmin ediliyor. Çalışmaya göre RSV’ye yakalanan çocukların 791 bin kadarı ayakta tedavi görürken, 102 bin kadarı hastanede yatarak; 12 bine yakını da yoğun bakımda tedavi görüyor. 952 bebeğin ise bu virüsle bağlantılı olarak hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.
Raporda, Hastalık Maliyeti Metodolojisi (COI) kapsamında RSV’nin önemli hastalık ve manevi yük olmasının yanı sıra ekonomik olarak da ciddi bir yük oluşturduğuna dikkat çekiliyor. Çalışma kapsamında yapılan analizlere göre; 0–5 yaş grubundaki 894.426 hastanın toplam ekonomik yükü 24,2 milyar TL olarak hesaplanıyor. Bu toplam yük, 2023 toplam sağlık harcamasının %1,95’ini ve 2023 SGK sağlık harcamasının %4,62’sini oluşturuyor.
Malhan, RSV’nin özellikle bebekler, yaşlılar ve bağışıklığı zayıf bireylerde ciddi solunum yolu enfeksiyonlarına yol açtığını belirterek, “RSV, çocukluk çağı alt solunum yolu enfeksiyonlarının ve hastane yatışlarının en yaygın nedeni. Acil servis yoğunluğu, hastane yatışları, sağlık çalışanları üzerindeki baskı ve ailelerin yaşadığı maddi-manevi zorluklar, virüsün sağlık sistemleri ve toplum üzerinde oluşturduğu yüklerin başında geliyor.
Alanında önde gelen uzmanların katkılarıyla hazırlanan ve Türkiye’de ilk olan ‘Türkiye’de Respiratuar Sinsityal Virüs Epidemiyolojisi, Tanı ve Tedavisi, Ekonomik Yükü’ raporunun bu yükü bilimsel ve rakamsal olarak gözler önüne sergilediğini vurgulayan Malhan, RSV’nin dünya genelinde benzer sıklıkta görüldüğünü, özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde bu yükün daha da ağır olduğunu ifade etti.
Toplantıda RSV’ye ilişkin bilgiler paylaşan Ateş Kara ile birlikte tüm bebekleri kapsayan korunma stratejilerinin gerekliliğine dikkat çeken Malhan, “RSV’ye karşı geliştirilecek bütüncül ve yenilikçi çözümlerle sağlık sistemindeki yük ve ailelerin yaşadığı zorluklar önemli ölçüde azaltabilir. Sağlığa ayrılmış çok daha kıt kaynaklar, korunma ve önleme stratejileriyle çok daha etkili şekilde kullanılabilir” dedi.
“FARKINDALIK VE KORUNMA KRİTİK ÖNEM TAŞIYOR”
Kara RSV hakkında önemli bilgiler paylaştı: “RSV, 2 yaşına kadar bebeklerin neredeyse tamamını enfekte eden yaygın ve bulaşıcı bir virüs. En önemli nokta şu ki, sağlıklı doğan veya risk faktörleri ile doğan, miadında doğan veya prematüre doğan, sezonda veya öncesinde doğan tüm bebekler RSV riski ile karşı karşıya. Hangi bebeğin ağır etkileneceğini öngöremediğimiz için ve RSV hastalığına karşı spesifik bir tedavi bulunmadığı için, RSV’ye karşı önleyici tedbirler ve hijyen uygulamaları kritik önem taşıyor.”